Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

20 Eylül 2007 Perşembe

Bilinçleme ve Biliçlendirme İçin...


Küresel Isınma
“Küresel ısınma” denince, bütün dünyada sıcaklığın sistematik bir şekilde artması süreci anlaşılmaktadır. Bu yolla bir iklim değişikliği meydana gelmektedir. Çünkü sıcaklık artınca buharlaşma artar, yağışlar ve hava hareketleri değişir. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazları son 8 – 10 yıl içinde yaşanmıştır. Sıcaklık ölçümleri ile elde edilen bu sonuçları, bazı buzul erime olayları da desteklemektedir. Örneğin, güney kutbundan şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte buzul parçalarının koparak ayrılması, İzlanda Buzul’larının son 30 yılda şimdiye kadar görülmeyen bir hızla erimeleri, Himalaya ve Alpler’de cereyan eden buzul erimesi süreçleri gibi dünya üzerinde yaygın olarak görülen süreçler “Küresel Isınma” gerçeğinin yadsınamaz kanıtlarıdır.


Bu konuda daha iyi bir bilinçlenme için, Lütfen aşağıda vereceğim linkleri okuyunuz ve çevrenizdekiler ile paylaşınız.
http://www.wwf.org.tr/su/
http://www.kuresel-isinma.org/
http://www.cnnturk.com/BILIM_TEKNOLOJI/BILIM/KURESEL_ISINMA/
http://www.kureselisinmaveetkileri.com/
http://www.tema.org.tr/index.htm
http://www.globalwarner.org/
http://www.ntvmsnbc.com/news/KURESEL_front.asp

Bilinçli su tüketimi için...
http://www.wwf.org.tr/fileadmin/media/wwfsu.html
http://www.suyunubosaharcama.org/
http://dere.azbuz.com/readArticle.jsp?objectID=5000000004140930


Küresel ısınmaya karşı siz ne yapıyorsunuz?

Şöyle bir düşünün, dünyamızı tehdit eden küresel ısınmayla ilgili ne yapıyoruz?
Çevremizde yeşile sahip çıkan, erozyonu önlemek için çaba harcayan, içme suyunu, kaynaklar tükeniyor kaygısıyla kullanan biri var mı?
TEMA gibi birkaç kurum hariç kimsenin umurunda değil.
Devlet de vatandaş da eski alışkanlıklarını sürdürüyor.
Hala bahçeler bile içme suyu ile sulanıyor. Eminim diş fırçalarken bile musluklar açık bırakılıyor.
Çok güzel bir yazı, yazının devamı için, resme tıklayınız...



---------videoyu izlemenizi tavsiye ederim------------------

19 Eylül 2007 Çarşamba

SİZLERİ UNUTMADIK,UNUTMAYACAĞIZ.

Tüm ölenleri rahmet ile anıyor,bu güzel ramazan ayında onları herzamankinden daha çok yad ediyoruz... Mekanlarınız cennet olur İnşallah...

resme tıklayarak Rahmetli Ayten ve Duydu APAYDIN'ın fotoğraflarından derlenmiş slayt gösterimlerini izleyebilirsiniz...

HOŞGELDİN YA ŞEHRU RAMAZAN





“Receb Allah’ın, Şâban Benim, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” Ramuz, 289/2

Ramazan ayı öyle bir aydır ki;
Başı Rahmet, ortası Mağfiret,
Sonu Cehennem'den Azaddır.
Oruç; sadece aç kalmakla değil,
Allahın; Rahmet, Bereket,Mağfiretine Kavuşmaktır.
Oruç; Müminin Nuru,Allaha yaklaşmanın anahtarıdır..
Yüce Allah Ummed-i Muhammede Ramazan Ayı'nın bütün faziletlerinden faydalanmayı Günahlarımızın affedildiği bir ay olmasını Nasib Eylesin...İnşaALLAH


Ramazan;
Sıcak pide kuyruğundaki sabırsız bekleyiştir. Posta kutunda davulcuların fotoğraflı ilan savaşları;elinde tokmak, kapına dayanmış bıyıklıdır. Eski günlerdir; anneannendir, dedendir,oradan oraya koşturan aç annendir. Gün doğumuna yakın; uykulu gözlerle içtiğin çay,televizyondaki Türk filmi, radyodaki türküler veoyun havalarıdır. Gün batımına yakın; mutfaktan gelen mis gibi kokular,tertemiz masanın üzerindeki zeytin tabağı, beklediğin ezandır.Alışveriş sonrası verilmiş imsakiye,abur cubura uzun aradır.Minarelerdeki renkli floresanlar,akşam sokakta atılan volta,ciğerin en derinine çekilmiş dumandır.
Yetişilememiş bir iftar, uyanılamamış bir sahur,erken kopartılmış bir lokma ekmektir kimi zaman..

Bir ortaklık duygusudur Ramazan.Yalnız, yapayalnız olmadığının duygusudur.Hep birlikteliktir.Acıya, sıkıntıya beraber katlanma,ödülünü de beraber paylaşmadır.Çevrende onca gönülle aç kalmış insan varken,?sizinleyim ? ben de yemiyorum !? dur.

Arkasından gelen bayram,öpülen eller, açılmış kollar,belki bir daha asla olamayacak sımsıkı kucaklaşmalardır.Yüzyıllardır süregelen bir paylaşma dönemini ıskalamayın.Dindar olmasan da,tek dua bilmesen de,çok güzeldir Ramazan.Tadına varın...
Bu yazı alıntıdır...
PLATONİK AŞIK [mtrx]


Kan Grubu Veri bankası Oluştruyoruz...

Kan Bağışı Hayat Kurtarır...
Eda arkadaşımızın önerisi üzerine böyle bir çalışma başlatmış bulunmaktayız...
aile bireyler başta olmak üzere,ulaşabildiğimiz tüm yakınlarımızın,dostlarımızın kan gruplarını bir çatı altında topluyoruz...
sayfanin en altında soldaki ""MESAJ BIRAKIN"" eklentisi ile bana bu konuda yazabilir,elinizdeki kan gruplarını bireyin adı-soyadı ve dogum tarihi ile birlikte gönderebilirsiniz.


Bu veri bankası sayesinde acil durumlarda "ilk kontrol edilecekler" listesini oluşturabileceğiz. Bu konuda herkesin gereken hassasiyeti göstermesini istiyoruz,

Bu konuda daha iyi bir bilinçlenme için,lütfen aşağıdaki linke bir göz atınız..
http://www.kizilay.org.tr/kanhizmetleri/index.php

18 Eylül 2007 Salı

B RH (-) kana ihtiyaç var...

Bir arkadaşımın annesi Lösemi hastası ve B RH (-) kana ihtiyaç var.Bir mail
gönderebilirmisiniz tanıdıklarınıza.Yalnız kan vermek için Kocaeli Üni.Tıp
Fakültesi Hastanesine gidilmesi gerekecek.Arkadaşımın adı Özgür aşağıda
nosu var bağlantıya geçebilirsiniz veya banada yönlendirebilirsiniz ki
bende ona yönlendireceğim çünkü.Tanıdıklarınıza atarsanız
sevinirim.Teşekkürler


Özgür'ün Telefon Numarası :0555 787 71 11

Saygılarımla & İyi çalışmalar...

Eda Apaydın
PFS- DB-Telephone Banking
HSBC Turkey
Phone: 3881

Türkiye'ye dair çok özel fotoğraflar


--I was in Turkey-- adlı güzel bir çalışma--emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür etmek gerekir...Türkiye severler için çok özel kareler var, slayt gösterimi halinde izleyebilirsiniz.. iyi seyirler.

17 Eylül 2007 Pazartesi

HAKKIMIZDA...

Apaydin ailesi ve dostları icin yapilmis bir e-günlük olup,bu günlük ile güncel haberlerin paylaşilmasi ve online sohbet ortami yaratilmasi amaçlanmiştir.

Güzel Türkiyem video

16 Eylül 2007 Pazar

APAYDIN AILESI ELEKTRONIK GUNLUK

Bu e-gunlukte sizlere apaydinailesi.com ile paralel olarak guncel gelismeleri aktaracagiz. umarim bu surecte paylasimlarimiz artar ve sohbet agimiz genisler...

sevgi ve selamlarimizla

apaydinailesi.com sevenleri

Başkasını anlamak bir direniştir!

Başkasını anlamak bir direniştir!

"Sevdiklerimiz için, sevemediklerimiz için durmadan eksiltiyoruz. Tüketim ve eğlence dünyasının vahşi bireyleri olarak ‘ben’lik provalarında bunalırken, ‘ben olmayan’ hiçbir şeye ilgi gösteremez hale geliyoruz. Oysa bir başkasını anlamak, bir direniştir bugünün dünyasında!" Leyla İpekçi'nin yazısı...



Başkasını anlamak bir direniştir!

Leyla İpekçi

Kendine dönük yüzlerimiz

Bir kuyudan iniyorduk sürekli. Derine. O kuyu ki, yalnızca ona inmekle, sanki yeraltına inen tüm kuyulardan geçiyorduk. Başkalarının karanlığından, gizinden, sözü edilmeyenlerinden… Kuyu aslında son derece yalın bir metafor.

İnsan bu yalınlığa ancak derinlere inen yolda ulaşabiliyor.

Ve şu da oluyor: Bir ölüme üzülmek, bütün ölülerin yasını tutmak demek, bir şeye sevinmek, dünyanın bütün müjdelerini kucaklamak demek oluyor bu yolculukta. Daima ötekilere duyarlı, açık, ötekilerle birlikte geçiyor insan eşikleri. Bu kopkoyu yalnızlık anlarında bile durum değişmiyor. Birini sevmek, ona kendini bütünüyle vermek, insanı sevmek demek oluyor.

İçimizdeki kuyu

İnmeyi sürdürdükçe, kuyunun çıkılacak bir yer olmadığını da anlamıştık. Hayır, çıkılmıyor kuyulardan. Çıkıldığı anda zaten kesilir o yolculuk. Yolculuklar boyu izlediğimiz eksen ister arza doğru, ister arşa doğru olsun, metaforik olarak inmeyi gerektiriyor sanırım. Tıpkı cennetten dünyaya inişimiz gibi. İnsan olmaya düşey bir doğrultuda gidiyoruz belki de.

Kişisel miraçlarımız da hep kendi içlerimize doğru, kendi kuyularımızın dibine, özümüze doğru yapılıyor. Kendi kaynağımızla bütünleşme serüvenimizin en son raddine varan Hz. Muhammed (sas) olmuştu. Cebrail’in (as) devam edemeyeceği sınırı yalnızca O geçmişti. (O’nun yolculuğu yukarı doğruydu, çünkü bu metaforik bir yolculuk değil, hakikatti.) Hakikatle bütünleşme arzusu insanı yarım yamalak olmaktan, yaklaşık olanla yetinmekten koruyor bir nebze. Kuyularımızı bile bu dünyanın en yüksek mahalli kılabiliyor.

Bugünün yolculuklarında ne kuyu var ne de melekler, gökler... Artık bir insanı sevmek, geri kalanlardan sevgimizi esirgemek anlamına geliyor çoğunlukla. Kendi tatmini için uğraşanlar başkalarının mutluluğundan alabildiğine çalıyorlar, fark etmiyorlar. Böylesine yıkıcı, kendine dönük bir sevgi hiçbirimizi yüceltmiyor elbette. Kanatlandırmıyor. Çeşitliliğe saygı duymuyoruz çoktandır. Topyekun: Koca bir egoyuz artık. Katışıksız bileşim. Yekpare bir gövde. Sadece kendi doygunluğumuzun tanımı olsun, sadece kendi kişisel tarihlerimizin bir karşılığı olsun yaşamda. Böyle istiyoruz.

İnsanlar yalnız kendileri için yaşadıklarında aslında yaşama bir katkıda bulunmuş olmuyorlar. Aksine. Eksiltiyoruz yaşamı durmadan. Sevdiklerimiz için, sevemediklerimiz için durmadan. Eksiltiyoruz. Tüketim ve eğlence dünyasının vahşi bireyleri olarak ‘ben’lik provalarında bunalırken, ‘ben olmayan’ hiçbir şeye ilgi gösteremez, bütünleşemez hale geliyoruz. Hakikatin tamamı, ‘kendimize döndüğümüz yüz’den ibaret artık.

İnsanın kendine dönük olması bence en ‘görünmez şiddet’lerden biri bugün. Dünyanın sayısız yolcusu var. Aç susuz. Evsiz. Kimsesiz. Yaralı. Ne içlerindeki kuyuya inebilecek ortamları var ne de metaforik imgeleri, trajedilerini anlatabilmek için. Direnişin dilini tanklara taş atarak, sokak protestolarında pankart açarak konuşabiliyorlar. Fakat ‘medeniyet dağıtıcıları’ onları birer can olarak algılamadığından, üzerlerine ateş açabiliyor.

Sivillerin üzerine ateş açmak, tepelerine füze yağdırmak, kamyonla aralarına dalmak ya da buldozerle ezip geçmek. Görüşümüzü bozmaz oldu. Eskiden sokak aralarında, apartman bodrumlarında, karanlık depolarda kemikleri kırılıyordu mağdurların, gözaltında ölüveriyorlardı, ölü ele geçiriliyorlardı. Şimdi saldırganlık alenileşti, bayağı ve çok sıradan. Kameralar anında tespit ediyor. Fakat biz görmüyoruz. Ancak kendi imgemizin gölgesinde, ancak kendi görüntümüzün karşısında açılan gözlerimiz salt kendimizden aldığımız hazza, salt kendi nefsimizin rızası için aldığımız tatmine yöneltiyor bizi. Asıl şiddet bu.

İçimize inen kuyuları kurutuyor bu şiddet, tenlerimiz cansızlaşıyor. Cildi kurudu dünyanın. Topraktan gıdım gıdım çekildi su. Çatalıyla su arayan dedeler çıktı gitti hayatımızdan. Toprak çatladı, çatladı. Yolcular ‘kıyısızlığın sesi’ni işitmiyor artık. Yoruldu yol.

Bir insanı anlamak

Ötekini kendi ‘otantik’ zamanında bırakarak, onu kendi gizeminde muhafaza ederek, dünyaya dokunmanın imkânlarını hangi dilde ifade edebiliriz? Yeni sözcükler gerek belki bize. Henüz yıpratılmamış, genleriyle fazlaca oynanmamış, karşılığı tüketilmemiş sözcükler. Niyetimiz sahih olmalı: Kendine dönük yüzlerimize bir işaret çakmak. Göze çarpmak bir an için.

Başkasını anlamak, bir direniştir bugünün dünyasında. En büyük acımasızlıkları, en derin merhametsizlikleri engelleyebilir. Bir insanı anladıkça, onun iyiliğini istersiniz, onun için dua edersiniz. Dua etmek ise affetmeyi kolaylaştırır. Düşmanımızı, katilimizi affedebiliriz. Gerekirse şimşekler çaksın sözlerimizde. Kaba, can sıkıcı, yutulması zor tanımlar olsun kelimelerimizde. Atonal olsun sesimiz. Dünyaya fazladan bir dua bırakarak hiç tanımadığımız öksüzlerin canını kurtarabiliriz.

Yeter ki, bakışımız yeniden karşımızdakine, öteye, görünenin ardındaki görünmeyene, uzaktaki muğlak olana odaklanabilsin. Şeylerin ardındaki çeşitliliği, varoluşun bütünlüğünü görebilelim, vasata kilitlenmeyelim, salt ‘kendi baktığımız’ın tutsağı olmayalım. Ve yeter ki kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyecek kıvama gelelim. Kuyuda hepimize yetecek su birikir yeniden.

Dünya fotoğraflarından seçmeler





Picasa SlideshowPicasa Web AlbumsFullscreen

Merhum AYTEN VE DUYGU APAYDIN Anısına

Napalım napalım dedik, sevdiklerimize, iz birakanlara sevgimizi gosterebilme babinda bir hatira köşesi oluşturalım dedik. Boylesine bir sürece sevgili rahmetli halamız,teyzemiz,annemiz Ayten APAYDIN ı ve kardeşimiz,evladımız Duygu APAYDIN'ı yad etme ile başlamak istedik. Fotograf konusunda yardımlarından ötürü Esat ağabeyimize ve Nukhet Kardeşimize teşekkür ederiz.

merdivenler olsun, bir de ben olayım. ben merdivenlerin en tepesinde olayım. sonra aşağıya yuvarlanmaya başlayayım. yavaş, hızlı durmadan yuvarlanayım. medivenlere her çarptığımda, merdiven iz bıraksın üzerimde. şeklim değişsin. hiçbir zaman, merdivenlerden yuvarlanmaya başlamadan önceki halime dönemeyeceğimi bileyim. kabul edeyim. bunu bilerek yuvarlanmaya devam edeyim. en derin izleri bırakanları, en çok şeklimi değiştirenleri, bıraktıkları izlerle birlikte hep üzerimde taşıyayım. nereye gidersem o izlerle olayım.. ölene dek ne yaparsam bunlarla kalayım..

Picasa SlideshowPicasa Web AlbumsFullscreen




Mevsimsiz kar yağar
Taştan demirden içeri
Ak ellerini uzat
Ellerini ellerime bırak anne
--------------------------------------------------------

yüreğin anne.....yüreğine bir bak
tüm oğulları nasıl sığdırdığına
.......................kocaman
yoğrulduğuna bir bak tüm kızlarınla
........................ufalanmadan
yüreğine bir bak anne
........................sevgi doğuran
çocuk nimetin
evlat servetin
yoktu başka beklentin
yoktu anne yoktu
bilirim

Picasa SlideshowPicasa Web AlbumsFullscreen




Çocuklar ağlamasın ,

Hiç ağlamasın . . .

Güneşte yunmuş bir damla su . . .

Ama siz ağlayın , payınıza düşeni ;

Bilerek , ederek

Ve de hiç hak geçirmeden ,

Şu perişan rahatlığınıza ,

Ne hale getirdiğiniz bu dünyaya ! ! !

Namusluca , utanarak ağlayın ! . .

Ama çocuklar ağlamasın .

Hiç ağlamasın . . .

radyo