Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Yolun Acik Olsun Ali Asker :)



Musa APAYDIN"in Oglu Ali APAYDIN"i nasipse Mayis 20"de asker ocagina yolcu edecegiz...

Tez zaman da gider gelirsin insallah...Yolunuz acik olsun....



Bizim Asker

Davul zurna yolcu ederiz seni
En büyük asker bizim asker
Emri vazife eyler isen eğer
Melekler seni korur asker

Arınırsın ocakta,sivil esvaptan
Kolaylık dileriz sana Allahtan
Korkma sakın gölgeden,karanlıktan
Nöbetin kolay olsun asker

Çok ararsın annenin aşını
Olmaz bu kadar diye sallama başını
Taşına dikkat et, kırma sakın dişini
Salla kaşığı mercimeğe afiyet olsun asker

Eksik etme bizden nameni
Boşa gitmesin,vatanın emeği
Unutma sakın,dostlarım demeyi
Sigaranı arkadaşın ile böl�de iç asker

Duygu selidir biliriz askerlik
Arkadaş muhabbeti ile olur dirlik
Hangi kıtadasın,birliğin hangi birlik
Şiirine,türküne dökte yaz,gönder asker

Güzel olur askerin izini, çarşısı
Tozdan dumandan görünmez karşısı
Kaş,göz,işmar ederse dişiden birisi
Eve,sılaya kapta gel asker

Biz, kurduk düğünü halay�ı
Davulcu,kemani bekliyor,alayı
Mendil yetişmiyor,bekletme anayı
Tezkere,başına taç olsun asker

Nizamiye çıkışı etrafına bakın
Küfür etme maviye,yeşile sakın
Kutsal emanetidir,ulu ecdadın
Şerefli sancağı,öpte gel asker
http://www.painboard.us/en-buyuk-asker-bizim-asker-k95365.html

29 Nisan 2008 Salı


BAŞKALAŞIM

“- Hep böyle kalın e mi?!”

Kalamam,

kalamıyorum Aysel;

şu satırları yazarken bile değişiyorum,

bu satırları okurken de değişiyorsun.

“e mi?!” dediğinden beri - çok şey - değil,

zaman da, mekan da, beden de, evren de - her şey - değişti.

Çin’de yavru bir panda biraz daha büyür; barış “tak - tak” cennetin kapılarını çalar, savaşın tırnakları uzarken, bir yerlerde yeni bir yıldız doğdu, İtalya’da bir zeytin ağacı filizlendi.

Bu ilahi döngüde, değişim değişmeden sürerken, genetiğiyle oynanmamış hiçbir zeytin ağacı asla incir vermedi, ya da bir panda büyüdükçe zebralaşmadı.

Ama bir yılın en uzun gecesi daha arkada kalır, yepyeni bir ekinoks yaklaşırken, yine bazı insanoğluinsanlar başkalaştı.

Aralarında evlenenler, geçim sıkıntısına düşenler, sevip de sevilmeyenler, başarıdan başı dönenler, parasını nerelere harcayacağını bilemeyenler oldu.

Kimisi dibe vurdu, kimisi hit oldu, kimilerine bir yastık büyük gelirken, kimilerine bir ülke dar oldu.

Kimi sımsıkı sarılırken, kimisi bir öpücük sesini arar oldu.

Kimine pankreası, kimine dizleri, kimine de gözleri “dur!” derken, kimine “yürü ya kulum!” dendi.

Alınlar kırıştı, saçlar ağardı, bazen gidilecek yerlere en önce göbekler vardı.

** ** **

Ama bunlar zaten olacaktı,

tepede binlerce ışık yılı önce sönmüş yıldızlar hala parlarken, olmayacak da ne olacaktı?

Olmaması gereken, doğal olmayan “başkalaşım”dı, metamorfozdu, dönüşümdü.

Yani zebralaşma, incirleşme, ya da Kafka’nın romanındaki gibi böcekleşmeydi.

Ne kadar acıydı;

okul bahçesinde ne düşler kurduğun dostunun yıllar sonra karşına ayaklı bir cüzdan gibi çıkması,

o yazarın, yazdıklarının çook uzaklarına yolculuğu,

o at kuyruklu serseri ruhlunun, düşmüş omuzlarıyla girdiği at yarışı kuyruğu,

birlikte bisikletlerle Gölbaşı rampasından aşağı saldığınızda, avaz avaz bağırdığınızın son cipinin, toz değmemiş çamurluğu,

bilmek - uğruna ölür sandığının rakip partiye verdiği oyu,

hüzünle izlemek - bütün üretenlere oturduğu yerden attığı boku.

** ** **

Her daim ne kadar muhteşemken;

mezun olsan da, evlenip çoluğa çocuğa karışsan da, patron tarafından azarlansan da, buruş buruş olup, nefes nefese kalsan da,

inanmanın,

güvenmenin,

bir dosta telefon açıp bir şarkı dinletmenin,

gecenin bir vakti bir cama taş atıp aşağıya davet etmenin,

hiç konforlu olmasa da bir otobüse birlikte binebilmenin,

kireç gibi yüzlerle bilmediğin küçük bir yerde inmenin,

buğulu camlı lokantada üç kuruşluk çorba içmenin,

onun sahip olmasını kendinden daha çok istemenin,

en ucuz hediyeyi çok sevineceğini bilerek vermenin,

varlığıyla bu vahşi dünyada emniyette hissetmenin,

paylaşmak, birlikte cesur düşler kurmanın,

ve doldurup birbirini, o düşlerin peşinden koşmanın

tarifsiz, paha biçilmez coşkusu.

** ** **

Beden bir giysidir;

zamanla değişir, eskir,

solup delinebilir

ve sonunda dünya çöplüğüne terk edilir.

Ruh da değişir,

ama sadece gelişir.

Başkalaşım ise habistir;

ruhu tutmuş kanserdir.

Önemli olan emek verip önlem almak,

tüm ruhların gelişmesine katkıda bulunmak,

cennetin kapısını “tak –tak” gelişmiş ruhlarla çalmaktır.

** ** **

Sevgili Aysel;

belki eğri ama hep böyle düşündüm,

para bulunca kaybeden için üzüldüm,

aşkı bulunca evrene sığamadım.

Düşlerin de olmasına, sevgiyle paylaşılmasına çabaladım;

koruyucu hekimlikte, iyi bir düş hekimi olmaya çalıştım.

Dilerim ki,

bedenin eskirken, yaşsız ruhun böyle olsun;

sonsuz bir öğrenme, karşılıksız bir öğretme arzusuyla tutuşsun,

bir anlık yaşamın sevgiyle dolsun.

Geliş,

ama başkalaşma;

“hep böyle değiş”,

n’olursun…

düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com
resi : http://blog.mynet.com/tutsak_sevda

28 Nisan 2008 Pazartesi

Neden hata yapıyoruz?


Norveç'te bulunan Bergen Üniversitesi çalışanlarından Dr. Tom Eichele, insanların neden hata yaptıklarını ve bu yapılan hataların öncesinde beyinde neler olup bittiğini sorgulayan bir araştırma yaptılar. Bu araştırma sonuçlarına göre; beyin o hata anından yaklaşık olarak 30 saniye öncesinde dinlenmeye geçiyor. Bu evrede beyin bilgi alamıyor ve verimli çalışamıyor... Eichele, çok hayati kararlar alan çalışanlar için bu süreci (hata yapma sürecini) önceden haber veren bir uyarma sistemi içeren bir alet yapılabileceğini ve bunun 10-15 yıl içinde piyasada bulunabileceğini de belirtti. Söz konusu araştırma PNAS dergisinde yayımlandı.

kaynak : http://www.bildirgec.org/

Aslanlar saldira,Türbünler ayakta :)

27 Nisan 2008 Pazar

Avrupa'nın Yazılım üssü Türkiye'de



dünyanın 1 numaralı süt üretim robotlarının sahibi lely firması, astronout adlı robotunun yazılımlarını yapması için bir türk yazılım firması ile anlaştı.

hollanda'da bu sistemle 1.500.000 inek ile 11.000.000 litre süt üretilirken, Türkiye'de 10.000.000 inek ile sadece 10.500.000 litre süt üretilebilmektedir.

burada dikkat edilmesi gereken nokta hollanda'nın ineklerinin özel olmasından değil, çiftliklerin ve üniversitelerin birlikte hareket ederek, sistematik bir şekilde süt üretiminin teknolojiye uygun hale getirilerek verimin arttırılmış olmasıdır.

tanıtım videosuna buradan ulaşabilirsiniz.
http://195.162.136.152/Lely_US_EN/consistent/1c.html

http://www.bildirgec.org/yazi/avrupa-nin-yazilim-ussu-turkiye

Çok Geç Değil. Ertelemeyin. Yaşamı, Yolculuğu.


Çok Geç Değil. Ertelemeyin. Yaşamı, Yolculuğu.

Yolculuğa çıkmak istersin de bir türlü denk gelmez ya. Yolculuk bir anlamda gidiş eylemi ama ben gidip dönmek, gezip görmek, baharda açan çiçekler uzak bir mevsim olsa da yağan kar`ı görmek, izlemek, üzerinde koşmak, kartopu oynamak, yuvarlanmak, yanaklarım soğuktan üşüyüp pembeleşene kadar karda gezinmek istiyorum.

Denizin kenarından hergün yürüyorum ama farkına varmıyorum. Vurdumduymazlık mı diyorum. Değil! Cevabını bulduğumda evet diyorum. Yaşamın yükü, zorluğu, karmaşası bir anlamda. Güzel olan her şeye bakmayı unutuyoruz, bakar kör diye bir söz vardır halk arasında. Ona benzetiyorum bir çoğumuzu. Bir iki güne kalmaz kar yağacak bu özlem gidecek belki de. O zaman üzerinden yürürken farkına varmayacağız denizin güzellliği gibi diyorum. Neden yaşam bu kadar yorucu! Güzellikleri kaplayan örtüler git gide daraltmakta çevremizi. Nefes almayı özler durumdayız. Koşan, koşturan sürekli bir kalabalık. Nereye! Ne için! Neden!

Yolculuk evet ne güzeldir; özlem duyduğun bir şehre gitmek, hiç bilmediğin bir güzelliği ziyaret etmek, bekleyenin olması, özleyenin olduğunu bilerek uzakları seyrederek yol almak, yolculuk yapmak. Yolculuk için gidilen erek güzelse keyif verir. Yolculukta kavuşma anı hoş bir tad bırakır damakta. Yolculuk sonrası hüzün kaplar yüreği ama hüznün yerini tekrar gelebilme ihtimalinin umudu alır. Yolculuk sonrası tekrar geldiğimiz yere dönüş damakta kekremsi bir tad bıraksa da güzeldir, özeldir. Özlem sonrası kuş gibi hafif hissederiz, yüreğimizin heyecanı durulmuş, kavuşmanın o güzel anı belleklerde yerini almıştır.

Yolculuk istiyorum uzun zamandır. Estiğinde gitmeliyim özlem dolu, sevgi dolu, dostluk dolu, duygu yüklü. Kavuştuğumda damağımda oluşacak o tada özlemdeyim. Yüreğimdeki kıpırtıyı çoğaltmak, çoğaltırken sağıltmak isterken durulsun istiyorum.Güzellikleri özlerken uzaklara dalıyor, hayallerle boğuşuyorum.

Hayal değil, uzak hiç değil.

Umut , yaşama sevinci olduğu müddetçe zaman çok geç değil, durmayın, koşun hayalinizdeki yolculuğa, yağan kar�ı izlemeye, yanınızdan geçtiğiniz denizi doyasıya seyretmeye, çoğalmaya, çoğaltmaya, umut olmaya, ziya almaya, yürek olmaya.

Bekletmeyin yoldakileri, özleyenleri, güzellikleri, sevenleri.

Var mısınız?

Çok geç değil. Ertelemeyin. Yaşamı, yolculuğu.

http://www.hikayeler.net/yazilar/cok-gec-degil-ertelemeyin-yasami-yolculugu-/:

Maden suyunun faydaları...


Maden suyu evimizden asla eksik etmememiz gereken bir içecek... Güzellikten sağlığa kadar pek çok sırrı barındırıyor. Dünyaca ünlü Profesör Mehmet Öz, madensuyunun faydalarını şöyle sıralıyor;

-Her türlü sportif aktivitede terleme ile oluşan su ve mineral kaybını karşılar ve yorgunluğu hızla gideriyor.

-Büyüme çağında, hamilelikte ve yaşlılıkta artan mineral ihtiyacını (magnezyum, kalsiyum, flor ve sodyum gibi) karşılar.

-Cildin gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da karşılayarak cilde gergin, pürüzsüz ve canlı bir görünüm veriyor.

-İçerdiği sülfat, bikarbonat iyonları sayesinde sindirim sistemi (mide ve bağırsaklar) ve boşaltım sistemi (böbrekler ve idrar yolları) fonksiyonlarını destekleyip sağlıklı kılıyor.

-Maden suyu cilde sürüldüğünde ise deriyi canlandırıp gençleştiriyor.

-Gençler, menopoz sonrası kadınlar ve ileri yaşlardakilerin günlük kalsiyum gereksinimlerini karşılıyor. Böylece güçlü kemik yapısının oluşması ve korunmasını sağlıyor.

kaynak : http://galeri.internethaber.com/gallery.php?id=1140&no=4

en hızlı kısa mesaj yazma yarışması



pamuk eller cep telefonuna

cep telefonunu çoğunlukla kısa mesaj almak-yollamak için kullanan insanlar iyi bilirler ki bir süre sonra parmaklar kendiliğinden hareket eder. hatta öyle ki arkadaş grupları kendi aralarında "en hızlı mesajı kim yazacak yarışması" düzenler. büyük bir sükse kazanır en hızlı mesaj yazan kişi.

yine türk telefon kullanıcıları iyi bilirler ki cep telefonlarında türkçe karakterler yoktur, özellikle "sıkıcı", "sıkıldım", "sıkılıyorum" yazmak tam bir kabusa dönüşür. insan kendine gelen "cok sikici bir gun, can sikintisindan olmek uzereyim, disari cikalim mi" mesajlarına gülse mi ağlasa mı bilemez.

aslında telefonlarda türkçe karakterler bir tuşa birden fazla basılmak suretiyle kullanılabiliyor ama 1 mesaj yerine 3 mesaj parası ödemek zorunda kalındığı için tüketici tarafından pek rağbet görmüyor.

neyse ki türk dil kurumu bu konuya el attı ve yakın zamanda cep telefonlarında türkçe karakterlerin kullanılmaya başlanacağını müjdeledi.

uygulama 2 şekilde gerçekleştirilecek; 1-önceden üretilen telefonlarda türkçe mesaj yazmak normal ücrete tabii olacak ve 2- yeni üretilecek cep telefonları türkçe karakterleri de kapsayacak.
tdk'nin misyonu türk dilini korumak ve yaşatmak olduğu için bu uygulamayla ilgili bir de kampanya başlatmaya karar verdi; türkçe karakterlerle en hızlı mesaj yazma yarışması.

yarışmanın işleyişi şu şekilde olacak:
diğer ülkelerde oldukça rağbet gören en hızlı sms yazma yarışmasının rekoru Kimberly Yeo adlı 1 kadına ait. Yeo, 2004 yılında 160 karakterden oluşan cümleyi 43,24 saniyede yazmayı başarmıştı.

kaynak :http://www.hafif.org/yazi/en-hizli-kisa-mesaj-yazma

radyo