Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

27 Mart 2009 Cuma

Tüm Türkiye'nin başı sağolsun


Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişi hayatını kaybetti

Kahramanmaraş'tan Yozgat'a giderken geçirdiği helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatı siyasi mücadeleler ile geçti. Yazıcıoğlu, kazadan hemen önceki mitinginde 29 Mart seçim çalışmaları için "Devletten yardım almıyoruz ilk kez helikopter kiralıyoruz" demişti.



İşte Yazıcıoğlu'nun siyasi mücadeleyle dolu yaşam öyüsü:

Muhsin Yazıcıoğlu, 1954 yılında Sivas'ın Sarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde bir çiftçi ailesinin oğlu olarak doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla'da yaptı.

Yüksek öğrenimini yapmak üzere 1972'de Ankara'ya geldi. Üniversite tahsilini, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde tamamladı.

1968'de cemiyet (dernek) çalışmalarına başladı. Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. Ankara'ya geldikten sonra ise, Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı. Sırasıyla; Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. (1977-78).

1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulundu.

12 Eylül 1980'de yapılan askeri darbenin ardından, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanığı olarak cezaevine konuldu. 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Muhsin Yazıcıoğlu, 7,5 yıl cezaevinde kaldığı bu davadan herhangi bir ceza almadı.

Cezaevinden çıktıktan sonra, mağdur olmuş ülkücülere ve onların ailelerine yardim amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.

1987'de arkadaşları ile birlikte MÇP'de siyasete girdi. MÇP'de Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.

1991 genel seçimlerinde üç partinin oluşturduğu ittifak bünyesinde, milletvekili adayı oldu. “O, inançlarınızı Meclis'e taşıyacak” sloganıyla, Sivas'tan milletvekili seçildi.

1992 yılı Temmuz ayında, “içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı için” bir grup arkadaşı ile birlikte MÇP'den ayrıldı. 29 Ocak 1993 tarihinde Büyük Birlik Partisi kuruldu ve bu partinin Genel Başkanlığına seçildi.

24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak, yeniden meclise girdi. 28.02.1996 tarihinde ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.

26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay'da, 8 Ekim 2000 tarihinde yapılan 4. Büyük Kurultay'da, 2 Haziran 2002 tarihinde yapılan 1. Olağanüstü Büyük Kurultay'da,20 Temmuz 2003 tarihinde yapılan 5. Olağan Büyük Kurultay'da,30 Nisan 2006 tarihinde yapılan 6. Olağan Büyük Kurultay'da ve 15 Nisan 2007 2.Olağanüstü Büyük Kurultayda tekrar BBP Genel Başkanlığına seçilmiştir.

22 Temmuz Erken Genel seçimlerinde BBP'nin seçimi protesto etmesi sebebiyle partisinden istifa ederek Sivas'tan bağımsız milletvekili adayı olup 23. dönem milletvekilliğine seçilmiştir.Daha sonra BBP'ye katılarak TBMM'de Büyük Birlik Partisi Sivas Milletvekili olarak BBP'yi Meclis'te temsil etmiştir.19 Ağustos'ta yapılmış olan BBP'nin 3.Olağanüstü Büyük kurultayında tekrar Genel Başkan olmuştur.

Muhsin YAZICIOĞLU, evli ve iki çocuk babasıydı...

kaynak : http://www.palhaber.com/haber/turkiye/turkiye-genel/muhsin-yazicioglu---nun-hayati.html

25 Mart 2009 Çarşamba

Kendimle Yüzleşmek.

Farkettim ki eli yüzü düzgün insanların “çekicilikleri” bende ne büyük bir “hayranlık” uyandırıyormuş.
Meğer ben hiç “güzelliği” doyasıya yaşamamışım ki.

Farkettim ki “başarı hikayeleri” bende ne abartılı heyecanlar yaratıyormuş.
Meğer ben hiç büyük bir “zafer” elde etmemişim ki.

Farkettim ki “umut” kelimesinin anlamı bende ne sığmış.
Meğer ben hiç “umutsuzluğa” düşmemişim ki.

Farkettim ki ben kendi küçük dünyamda ne mutluymuşum.
Meğer ne ufakmışım ben.


Onu nette gördüğüm ilk anı hatırlıyorum.

Elim “kapa” tuşuna gidip daha fazla izleme diyor; “yüreğim” ise merak ediyordu.
Daha ilk saniyelerden belli etmişti oysa kendini.

Farkındaydım.
Göreceklerim öylesine beynime kazınacaktı ki…
Bir daha asla kaçamayacaktım o kendimce “samimi” sandığım bahanelerimden.

Gördüklerime inanmak istemeyişim,
Kendimle yüzleşmek istemememden miydi?
Belki de…




Nick Vujicic from razener on Vimeo.

Doğuştan kol ve bacakları olmayan bu Avusturalyalı adamın adı Nick Vujicic:

“Yol alırken bazen düşebilirsiniz. Düştüğünüz zaman ne olur, tekrar ayağa kalkarsanız. Ancak hayatta bazı anlar vardır ki, düştüğünüzde tekrar ayağa kalkacak gücü kendinizde bulamazsınız.

Umudunuz var mı?

Kolları ve ayakları olmayan birinin düştüğü zaman tekrar kalkabilmesi imkansız bir şey olmalı, değil mi? Ancak değil!

Yüz kere kalkmayı denesem ve yüzünde de başarısız olsam, vaz mı geçeceğim? Hiç mi ayağa kalkamayacağım? Başarısız olursam yine deneyeceğim, yine deneyeceğim.

Bilmenizi istiyorum ki bu bir “son” değil. Önemli olan “nasıl bitirdiğiniz?” Güçlü bitirecek misiniz?”

nick vujicic26 yıllık hayatında;
Hiçbir kızın elini tutamamış,
Kimseyle el sıkışamamış,
Sevdiğine doyasıya sarılamamış,
Dans edememiş,
Hiç koşamamış olan o olsa da…

Şimdi bana söyler misiniz;
Gerçekten “eksik” olan kim?


kaynak : http://www.fikiratolyesi.com/2009/02/14/kendimle-yuzlesmek/#more-767

Geride Nasıl Bir Miras Bırakmak İstersin?


Fikir Atölyesi’nde, 20 Soruluk Söyleşiler bölümünde hergün karşılaşmadığımız türde soruları, tanıdığım ve yaşamında fark yarattığına inandığım kişilerle yapıyorum. Bu aralar ise aklıma çok takılan bir soruya kendim cevap vermeye çalışıyorum (Sanırım sonunda ekleyeceğim bu soruyu oraya!):

Geride nasıl bir miras bırakmak istersin?

Zor bir soru. Düşünün biraz.

Hatta yazıyı okumaya bir-iki dakika ara verin.

Sanırım ben kendim için buldum sonunda.

Başarmış olmayı bırakmak istiyorum miras olarak. Evet; başarmış olmak.

- Sık ve çok gülebiliyorsan,

- Akıllı insanların saygısını, çocukların sevgisini kazanabiliyorsan,

- Dürüst eleştirmenlerin takdirini alabiliyorsan,

- Sahte dostlarının ihanetine katlanabiliyorsan,

- Güzelin değerini biliyorsan,

- Diğer kişilerde en iyiyi bulabiliyorsan,

- Daha iyi bir dünya için geride ister sağlıklı bir çocuk, ister iyileştirilen bir sosyal durum, ister ufak bir parça yeşil bahçe bırakabiliyorsan,

- Tek bir kişi bile olsa, biri senin varlığından ötürü daha rahat nefes alabiliyorsa…

İşte bu “başarmış olmaktır” demiş Amerikalı yazar, şair ve filozof Ralph Waldo Emerson (1803-1882).

Emerson’un bu tanımındaki herşeye, ancak en çok da son söylediğine katılıyorum:

“Tek bir kişi bile olsa, biri senin varlığından ötürü daha rahat nefes alabiliyorsa…”

Yatların boy uzunluğu, katların sayısı, arabaların markası, şirketteki odaların büyüklüğünün “başarı” tanımı olduğu hırs dolu bugünkü dünyamızda çoğu insan için ne kadar cılız kalıyordur bu tanım. Kendi vicdanlarını da vergiden düştükleri üç beş kuruşluk bağışlarla satın aldıkları için rahattır içleri.

Var mı gerçekten o kişi, tek bir kişi bile olsa?

Bakın bu bana (daha önceden bir mail ile haberdar olduğum, sanırım daha sonra “Çılgın Türkler” kitabında da yer alan) bir hikayeyi hatırlattı:

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker en iyi arkadaşının az ileride, kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye siperden çıkaramayacağı gibi bir ateş altındaydılar.

Asker teğmenine koştu hemen: “Komutanım, bir koşu arkadaşımı alıp geleyim mi?” Teğmen “delirdin mi?” der gibi bakar askere, ve;

“Gitmeğe değmez oğlum, arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın!” Ama asker o kadar ısrar eder ki, teğmen izin vermek zorunda kalır: “Peki o zaman, dene bakalım!”

Asker yoğun ateş altında fırlar siperden ve mucize eseri arkadaşının yanına kadar gider, ve taşır yaralı arkadaşını sırtlandığı gibi. Yuvarlanırlar birlikte siperin içine.

Teğmen koşup yaralıya bir göz atar ve nefes nefese bir kenara yıkılmış askere dönüp:

- Sana hayatını tehlikeye atmaya değmez dememiş miydim! Bu zaten ölmüş.
- Değdi komutanım, değdi!
- Nasıl değdi, arkadaşın zaten ölmüş, görmüyor musun?
- Gene de değdi komutanım, çünkü yanına vardığımda henüz yaşıyordu… Ve onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için…

Ve, hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarlar:

Geleceğini biliyordum!

Eğer sizin de “Geleceğini biliyordum!” diyebildiğiniz kişileriniz varsa bu hayatta, yaşarken… Bence işte o zaman siz başarılısınız.

Bilmem ister miydiniz siz de böyle bir miras bırakmayı?


kaynak : http://www.fikiratolyesi.com/2006/12/04/geride-nasil-bir-miras-birakmak-istersin/

resim : http://fineartamerica.com/images-medium/hope-floats-tiran-styles.jpg

radyo