Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

29 Mart 2008 Cumartesi

Fatma APAYDIN VEFATININ YILDONUMU...


Fatma Apaydin ninemizin olumunun yildonumu bugun, Kendisine Allah`tan rahmet diliyoruz..tüm olenlerle birlikte mekaniniz cennet , günahlariniz af olur insallah.

26 Mart 2008 Çarşamba

Bu yazı hayatınızı değiştirecek!



Bu yazının konusu: Zihin Haritası.
Kesinlikle başlıktaki iddiayı gerçekleştirecek bir düşünce tekniği... Zekanızı birkaç kat artırmak gibi, bazı yan etkileri var :) Dahi olmaya hazırsanız başlıyorum:

Altmışlı yılların sonunda Tony Buzan’ın henüz bir üniversite öğrencisiyken gün yüzüne çıkardığı bu yöntem de ihtiyacımız olan tek şey kağıtlar ve renkli kalemler. Ama önce nasıl ortaya çıktığına kısaca değinelim..

Ünlü kişisel gelişimci Tony Buzan, henüz genç bir üniversite öğrencisiyken, bildiğimiz lineer not tutma yönteminin (yani haldır huldur soldan sağa yazı yazma yönteminin) insan beyninin eşsiz yapısına uymadığını düşünür. Da vinci’nin ve Darwin’in el yazmalarındaki not tutma biçimlerinden de yararlanarak, altmışlı yılların sonunda “zihin haritası” tekniğini geliştirir.

Bu teknikte “düşünce” yada yazılacak bir yazının “ana teması” kağıdın ortasına, merkeze gelecek şekilde konumlandırılır. Merkezden dallar çıkarılarak tema alt gruplara ayrılır. Alt gruplarda kurulacak bağlantılar bize, daha önce görmediğimiz pek çok fikri ve bakışı kazandıracaktır. “Yaratıcı Zeka’nın temelini farklı düşünce ve fikirler arasında ilişki kurma yeteneği oluşturur” diyor Tony Buzan.
Hiç dersi dinlerken yada bir sohbetin orta yerinde önünüzdeki kağıda anlamsız karalamalar yaptığınızı fark ettiniz mi?

Bunun nedeni, mantıkla ilgili sol beyini ilgilendiren bir şey yaparken hayal gücüyle ilgili sağ beyinin de işin işin içine girmek istemesidir.

Çünkü beynimiz yalnızca kelimelerle düşünmez, renkler, imgeler, resimler... her şey.
Zihin haritasın da hepsini kullanabilir, beyninizin en gizli köşelerinde ki yaratıcı fikirlere ulaşabilirsiniz. Dünya da milyonlarca kişiye ilham olan, düşünceleri oluşturmaya, sınıflandırmaya, problem çözmeye ve karar alma aşamalarında sayısız kolaylığı sağlayan bu yöntemi mutlaka denemelisiniz.
Mindjet, mindmap ve mindmeister gibi bazı bilgisayar programları da var.

Ama bence en iyisi çizgisiz kağıt ve kalemlerdir. Asla temayı alt dallara ayırmaktan ve aralarında ilişki kurmaya çalışmaktan vazgeçmeyin. Hem çok eğleneceksiniz. Hem de bir dahi olduğunuzu fark edeceksiniz. Umarım, bu konuyu araştırmaya devam edersiniz, gerçekten hayatınızı değiştirecek... Mutluluklar..

kaynak: http://www.hafif.org/yazi/bu-yazi-hayatinizi-degistirecek
resim:http://www.motivasyon.org/index.php?act=zh






25 Mart 2008 Salı

Kızılderili Türk ilişkisi...



Bundan 35000 yıl önce yani MÖ 30000-34000 tarihleri arasında dünya şu andaki görünümünden bir hayli uzaktı. O zamanlar buzul çağının en şiddetli dönemini yaşayan dünyamız büyük kıtasal ve alabildiğince uzaklara uzanan buzullara sahipti. Şimdiki adıyla Bering denizi olarak bilinen bölge o zamanlarda Asya'yı ve Amerika'yı Bering boğazı denilen bir buzul kara köprüsüyle bağlamaktaydı. Ve o zamanlar Sibirya bölgesinde avlanan Kızılderili kabilelerin yeni av alanları keşfemek amacıyla çıktığı yolculuklar sonrasında; bu boğaz kullanılarak Amerika'ya ilk kez ayak basıyorlar. Tabi bu insanlar yeni bir kıtaya geldiklerinden habersizce Atalarının yaptığı gibi Sibirya bölgesinde avlandıklarını düşünüyorlardı. Bu yeni av yerlerini beğenen Kızlıderililer buralara ve yerleştiler ve kabileler oluşturmaya başladılar.



Günümüze kadar uzanan tarihleriyle bazı kabileleri şu şekilde irdeleyebiliriz:
Amerikaya gelen yerleşimcilerin ilk karşılaştıkları kabileler arasında Seminoller, Çerokiler ve Mişuki kabileleri bulunmaktaydı.
İspanyol kaşiflerin Amerika'ya olan yolculukları sırasında Kaliforniya'da bulunan Soson, Payitu, Kahula, Mevuk ve diğer bazı kabilelerle karşılaştılar.
Günümüzde ise ABD de resmen kabul edilen 554 Kızılderili kabilesi bulunmaktadır.

Gelgelelim Kızılderililer ve Türklük ilişkisine ait bulgulara …

i) DNA Bulguları:
2-4 temmuz 1999’da Denizli’de gerçekleşen Yedinci Türk Dünyası Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayında konuşan M. Franklin Keel (Dogu Amerika Kizilderilileri Bolümü Baskani) Kızılderililer ile Türklerin DNA testlerinin aynı olduğunu ve ayrıca “Y” kromozomunun sadece Türkler ile Kızılderililerde bulunduğunu belirtiyor.

ii)Kültürel Benzerlikler:
İndiana Üniversitesinden Amerikalı Profesör Denis Sinor Türklerle Kızılderililerin ortak bir kültüre sahip olduklarını belirtmiştir bunlara örnek olarak :

  • Huş ağacından yapılmış oyma kayıklar ,
  • Pinok adı verilen deriden yapılan oba tarzı barınaklar,
  • Önünde yarıklar bulunan giysi türleri(Kahpe bizansta Süper Gazi’nin kıyafetini hatırlayın),
  • Makosenler
  • Loğusa kadınların kutsallığı ve kırkının yapılması
  • Cenazede ölü ağlayıcılarının bulundurulması(Ankara yöresine ait bir gelenek,”Yasçı tutmak” olarak biliniyor.) *Mohavk kızılderilileri'nin Anadolu'ya özgü 12 adet oyundan 11 tanesini oynadıkları biliniyor(Bunlardan biride Uzun eşşek oyunu)
  • Zakuma Kızılderililerinin(Brezilya'da) güreş tuttukları ve rakiplerden biri can verene kadar mücadele ettikleri biliniyor.
  • Atabaşkan ve Keçuva kabileleri Anandolu ya özgü Sicim oynunu oynadıkları biliniyor.
  • Aynı Altaylılarda olduğu gibi Kızılderililer birbirlerine amca, baba, teyze, hala, ağabey diye hitap ederler.
  • Töresi batsın ; Kan davası burda da var
    ve daha niceleri....

iii)Kelimelerin kullanım açısından benzerlikleri:
Tepek = Tepe
Yatkı = Ev , yatılan yer
Dodohişça= dudak
T-sün = uzun
Yu = Su,(yumak= yıkamak ” Çorum yörsinde çamaşır yıkamak =>çamaşır yumak olarak geçer)
Tete = Dede
Tamazkal = Hamam , temiz kal
Kuşa = Kuş
Missigi = Mısır
Türe = Töre
Yanunda = Yanında
İldiş = Dişleme
Atış-ka = Ateş
Ayrıca Fransız dil bilimcisi Dumesnil, Kızılderili dilinde 320 Türkçe kelime tespit etmiştir.

Bu bilgiler ne kadar ilginizi çekti bilmem ama gerçektende insanın aklında bir soru işareti bırakmıyor da değil..
kaynak : http://www.hafif.org/8



ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK


içinde bulunduğumuz durum ahval şerait..
şikayet için sebep çok..
cehalet..
görgüsüzlük..
onursuzluk..
hırsızlık..
kaynak israfı..
beklenen seviyeye bir türlü ulaşamama..
kısıtlı hak ve özgürlükler..
sosyal sınıflar arasındaki dengesizlik..
kültürel yozlaşma..
..
..
..

düzeltmek için uygulanan çaba yok denecek kadar az.. çabalayanlar ise sistemin kendisi tarafından yok edilmekte..
"sistemin kendisi" denilen uzak diyardaki bir bilgisayar sanılmasın.. aynıyla bizleriz "sistem"..

kaynak:http://www.hafif.org/4

Yesil Cay....


New Scientist dergisindeki şu yazı çok sayıda çalışmanın yeşil çayın akciğer, prostat, meme kanseri gibi bir dizi kanseri önlediğini destekler yönde olduğundan bahsediyor.

Kyushu Üniversitesinden Hirofumi Tachibana’nın ekibine göre yeşil çayın bu etkisi içeriğindeki antioksidan epigallocatechin gallate (EGCG) maddesi ile ilintili.

Ekibin yaptığı çalışma, EGCG içeren yeşil çaydan sadece iki veya üç fincan içilmesinin bile 67 LR adlı reseptöre sahip akciğer kanseri hücrelerindeki büyümeyi anlamlı bir düzeyde yavaşlattığını gösterdi.

Hatta Santana Rios tarafından yapılan bir ön çalışma, beyaz çayın anti kanser etkisinin yeşil çaya göre daha fazla olduğunu öne sürüyor.

Bir başka çalışma da bir Oxford dergisi olan Carcinogenesis’de yayımlandı. Çalışma, meme kanseri tedavisinde önemli bir yeri olan tamoksifen ile yeşil çay kombinasyonunun meme kanseri gelişimi üzerindeki baskılayıcı etkisinin yalnız tamoksifen kullanımına göre daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

Çalışma, insan meme kanseri hücreleri üzerinde yapılan in vitro deneylerin yanında fareler üzerinde yapılan in vivo deneylere de dayanıyor.

Çalışmada kullanılan tüm farelere MCF-7 meme kanseri hücreleri enjekte edilmiş. Sonrasında farelerin bir kısmına tamoksifen, bir kısmına yeşil çay, bir kısmına hem yeşil çay hem de tamoksifen verilirken bir kısmına bir şey verilmeyerek kontrol grubu olmaları sağlanmış ve oluşan tümör hacmi 64 gün boyunca izlenmiş.

Sonuçta tümör gelişiminin en az olduğu grubun yeşil çay-tamoksifen kombinasyonu kullandırılan grup olduğu ortaya çıkmış.

Mühim Not-1: Lütfen bu yazıyı okuyup yeşil çaya fazlasıyla yüklenmeyin. Çünkü yeşil çayın içeriğinde yer alan polifenolun aşırı miktarda tüketiminin karaciğer ve böbrek üzerinde toksik etkilerinin olduğunu gösteren çalışmalar da yok değil. Hatta düzenli olarak yeşil çay tüketen gebelerin çocuklarında spina bifida gibi doğum defektlerinin daha fazla gözlendiğini bile söylenmiş.

Mühim Not–2:
Bu noktada bilimin dogmalar içermediğini hatırlamakta yarar var. Bilim bugün ak dediğine yarın rahatlıkla kara diyebilir. Böyle vakaların pek çok örneği vardır. Ayrıca gelecekte bir gün, bir dâhinin çıkıp “Yerçekimi yoktur, gök itimi vardır. Alın bu da ispatı!” demesini beklemem basit bir fantezinin ötesindedir kanımca.

kaynak:http://www.hafif.org/3

İlk robotlar, sibernetik, su saatleri ve bir dahi: El-Cezeri


Dünyanın ilk programlanabilen insansı robotunun iddia edildiği şekilde Leonardo da Vinci’ye değil Cizreli El-Cezeri’ye ait olduğunu öğrendikten sonra El-Cezeri hakkında daha fazla şey öğrenmek istedim.

Cezeri’nin asıl adı, Ebü’l-İzz bin İsmâil bin Rezzaz’dır. Fakat Dicle ile Fırat arasındaki Cezire (Cizre) bölgesinde hayata merhaba dediği için dünya onu El-Cezeri olarak tanımıştır. Kesin olarak bilinmemekle beraber 1136–1206 yılları arasında yaşayan Cezeri, pek çok buluşa imza atan büyük bir dahidir.

kaynak:
http://www.hafif.org/2

Aydın Doğan ve Medya Tekeli


Aydın Doğan'ın yedi günlük gazetesi Türkiye’de gazete pazarında %40’lık paya sahiptir.

Ülkemizde Aydın Doğan son derece güçlüdür. Gazete ve televizyon yoluyla istediği kişiyi hükümet yapabiliyor. Halkın sesini ise yok sayıyor. Ankara Tandoğan mitingini Aydın Doğan'ın hiç bir televizyon kanalı yayınlamamıştı. Halkın büyük tepkisi ve "satılmış medya" sloganları nedeniyle Çağlayan mitinigini ve artık diğer mitingleri yok sayamıyor. Eğer Recep Tayyip Erdoğan, Cem Uzan'ın malvarlığına el koyuyorsa bundan önce Aydın Doğan'ın malvarlığına el konmalıdır.


İşte Aydın Doğan'ın gazete ve televizyonları:


Gazeteler

Hürriyet
www.hurriyet.com.tr

Milliyet
www.milliyet.com.tr

Radikal
www.radikal.com.tr

Posta

Fanatik

Referans

Turkish Daily News


Televizyonlar

Kanal D

Star TV

CNN Türk

Dream TV

Fenerbahçe TV

Beşiktaş TV


"Az ve Öz"
http://azveoz.blogspot.com/search/label/tavsiye

23 Mart 2008 Pazar

Bir hafta niçin 7 gündür?


Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen
beş gezegen ile güneş ve ayın sayısı nın 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı

Konuşurken Kullanılan eee-iiii

Konuşurken Kullanılan eee

Bu soru, 'insanlar konuşurlarken niçin laflarının arasında bazı sesler çıkartırlar' ve 'ağır ağır konuşan insanlar laflarının arasında niçin -ııı-, -eee- derler' şeklinde ikiye ayrılabilir.

Birinci sorunun cevabı, sırasını yani sözü karşısındakine kaptırmamak veya sözlerinin bittiği görüntüsünü vermek istememek olabilir. İnsanlar karşılıklı konuşurlarken birbirlerini dinler gibi görünürler ama o sırada kafalarında söyleyeceklerini tasarlarlar. Onları bir an önce ifade edebilmek için sabırsızlanırlar. Karşısındakinin konuşmasını kesmeyecek olgunluktaysalar bir anlık susmasından istifade ederek söze girerler.

İnsanlar seslerinin kesildiği bir anlık soluklanma sırasında karşılarındaki sözlerinin bittiğini sanmasın diye bu boşlukları 'ııı', 'eee' diye sesler çıkararak doldururlar. Böylece karşıya devam edeceklerinin mesajını verirler. Yani oturduğu koltuğu kaptırmamak için üstünden kalkmamak gibi bir şey.

Bu genellikle yavaş tempoda konuşanların başvurdukları bir taktiktir ama zamanla alışkanlık haline gelir, 'ııı'sız, 'eee'siz konuşamazlar, kendileri de bundan rahatsız olmazlar.

İnsanlar sözleri kesilmesin diye başka anlamsız kelime ve cümleler de kullanırlar, taktikler uygularlar. Örneğin konuşmasına 'çok ilginçtir ki' şeklinde başlayan biri anlatacaklarının çok ilginç olacağını baştan belirterek, sonuna kadar dinlemesi için karşısındakini etkilemeye çalışır. Genellikle de sözlerinden ilginç bir şey çıkmaz.

Konuşma arası boşlukların niçin 'zzz' veya 'uuu' gibi seslerle değil de 'm' ve 'eee' gibi seslerle doldurulduğu sorusunun cevabı ise fonetik biliminin sahasına giriyor, 'ııı', leee' sesleri sesli harflerden oluştukları için istenildiği kadar uzatılabilirler, dudağı, dili ve dişleri oynatmadan rahatça çıkarılabilirler. Herhangi bir kelimenin ilk harfiymiş gibi yanlış anlamaya sebep vermezler. Ağız söyleyeceği ilk kelimeye hazır şekilde en uygun konumunu muhafaza eder.

Konuşma boşluklarında çıkarılan sesler kültürlere göre de farklılık gösterirler. Çoğunluk 'm', 'eee' derken İngilizce konuşanlar 'um', 'er', Çinliler ise 'zhege, zhege' diyorlar.

Papatya Prenses


Papatya Prenses
sen papatyalar içindeki papatya prenses..
bu dost yürekten sevgi için yanan yüreğine
sevgiler göndeririken hiseetiklerin ve heyecanın gibi özledim
hiç yokmuşsun seni görmesemde..özlemlerimde..biransın..
şuan haatırladığım,her zaman anlarımda yaşadığım gibi..
nasılsın bile diyemedim iyi olmanı dilediğim içindir belki
sen baharla açan bir papatya gibi..
yürekleri mavilerken kendini maviden yoksun bırakırcasına..
dostlarına fedakarlıklar etiiğini hisetmek adına iyisindir
özledim seni nerdesin güzel papatya prenses
aslında özlenilen papatya yüreğin.
sen mavi gözlü devin yüreğinde dev bir papatyasın.
herkesin hayranlıkla seyretmek istediği...
dilek dileyenlerin dileği,umut arayanların umudu
sen bir papatya falında seviyor sevmiyor diye
yaparakları tektek koparan sevgilinin seviyor diye biten papatya falında
yüreklerde sevgileri yeşerten bitmeyen tek umutsun...
o ışıksın...işte osun yaşanılası hoş analtılmazı zor olan
erişmek için sana yıkıyorum bütün duyguları
aramaktan çok bulmak istediğim gibi
ruhumun derinliklerinde bulmak istiyorum en çok
ama gönlümde yaprakları özlüyorum diye biten papatya olarak buluyorum
Gel yüreklerimizi papatlayalım.. papatya prenses..
Bir yürek düşün ki, yaralı.. bir dil düşün ki,lal
bir şiir düşün ki hiç yazılmamış
gel papatya bahçesinde mavi yüreklerimizle
yüreklerimizi perçinleyelim papatya prenses.
bir papatyada biz ekelim..maviye
insanların umuduna umud olalım.
bir tebessüm gibi.yüreğimizi papatyalayalım..


Mehmet Salih Diri

Büyük İskender'den Aristo'ya mektup ve verilen cevap...


Bana gelen e-maillerden birinde şu ilginç hikayeye rastladım. Doğruluğundan emin değilim ama bir okumaya değer.


Büyük İskender, Felsefenin Duayeni Sayılan Aristo'ya Bir Mektup Yazar.

''Zapt ettiğim Topraklardaki İnsanları Tahakkümüm Altında Tutabilmek İçin Neler Yapmalıyım ''diye Görüş Beyan Eder;

1- Ülkenin İleri Gelen İnsanlarını Sürgüne mi Göndereyim?
2- Ülkenin İleri Gelen İnsanlarını Hapse mi Atayım?
3- Ülkenin İleri Gelen İnsanlarını Kılıçtan mı Geçireyim?

Aristo' nun cevabı :
1- Sürgünde Toplanıp Sana Karsı Başkaldırırlar,
2- Hapishaneler Militan Yuvası Olur, Kontrolden Çıkar,
3- Onlardan Sonraki Kuşak İntikam Hırsıyla Büyür, Tahtını Sallar.




Çözüm olarak şu nasihati verir:

''İnsanların Arasına Nifak Tohumları Ekeceksin, birbirleriyle Savaşınca Hakem Olarak Kendini Kabul Ettireceksin, ama Anlaşmaya Giden Bütün Yolları Tıkayacaksın. ''


kaynak : "Az ve Öz"
http://azveoz.blogspot.com/search/label/ara%C5%9Ft%C4%B1rma

radyo