
Fatma Apaydin ninemizin olumunun yildonumu bugun, Kendisine Allah`tan rahmet diliyoruz..tüm olenlerle birlikte mekaniniz cennet , günahlariniz af olur insallah.
Bu yazının konusu: Zihin Haritası.
Kesinlikle başlıktaki iddiayı gerçekleştirecek bir düşünce tekniği... Zekanızı birkaç kat artırmak gibi, bazı yan etkileri var :) Dahi olmaya hazırsanız başlıyorum:
Altmışlı yılların sonunda Tony Buzan’ın henüz bir üniversite öğrencisiyken gün yüzüne çıkardığı bu yöntem de ihtiyacımız olan tek şey kağıtlar ve renkli kalemler. Ama önce nasıl ortaya çıktığına kısaca değinelim..
Ünlü kişisel gelişimci Tony Buzan, henüz genç bir üniversite öğrencisiyken, bildiğimiz lineer not tutma yönteminin (yani haldır huldur soldan sağa yazı yazma yönteminin) insan beyninin eşsiz yapısına uymadığını düşünür. Da vinci’nin ve Darwin’in el yazmalarındaki not tutma biçimlerinden de yararlanarak, altmışlı yılların sonunda “zihin haritası” tekniğini geliştirir.
Bu teknikte “düşünce” yada yazılacak bir yazının “ana teması” kağıdın ortasına, merkeze gelecek şekilde konumlandırılır. Merkezden dallar çıkarılarak tema alt gruplara ayrılır. Alt gruplarda kurulacak bağlantılar bize, daha önce görmediğimiz pek çok fikri ve bakışı kazandıracaktır. “Yaratıcı Zeka’nın temelini farklı düşünce ve fikirler arasında ilişki kurma yeteneği oluşturur” diyor Tony Buzan.
Hiç dersi dinlerken yada bir sohbetin orta yerinde önünüzdeki kağıda anlamsız karalamalar yaptığınızı fark ettiniz mi?
Bunun nedeni, mantıkla ilgili sol beyini ilgilendiren bir şey yaparken hayal gücüyle ilgili sağ beyinin de işin işin içine girmek istemesidir.
Çünkü beynimiz yalnızca kelimelerle düşünmez, renkler, imgeler, resimler... her şey.
Zihin haritasın da hepsini kullanabilir, beyninizin en gizli köşelerinde ki yaratıcı fikirlere ulaşabilirsiniz. Dünya da milyonlarca kişiye ilham olan, düşünceleri oluşturmaya, sınıflandırmaya, problem çözmeye ve karar alma aşamalarında sayısız kolaylığı sağlayan bu yöntemi mutlaka denemelisiniz.
Mindjet, mindmap ve mindmeister gibi bazı bilgisayar programları da var.
Gelgelelim Kızılderililer ve Türklük ilişkisine ait bulgulara …
i) DNA Bulguları:
2-4 temmuz 1999’da Denizli’de gerçekleşen Yedinci Türk Dünyası Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayında konuşan M. Franklin Keel (Dogu Amerika Kizilderilileri Bolümü Baskani) Kızılderililer ile Türklerin DNA testlerinin aynı olduğunu ve ayrıca “Y” kromozomunun sadece Türkler ile Kızılderililerde bulunduğunu belirtiyor.
ii)Kültürel Benzerlikler:
İndiana Üniversitesinden Amerikalı Profesör Denis Sinor Türklerle Kızılderililerin ortak bir kültüre sahip olduklarını belirtmiştir bunlara örnek olarak :
iii)Kelimelerin kullanım açısından benzerlikleri:
Tepek = Tepe
Yatkı = Ev , yatılan yer
Dodohişça= dudak
T-sün = uzun
Yu = Su,(yumak= yıkamak ” Çorum yörsinde çamaşır yıkamak =>çamaşır yumak olarak geçer)
Tete = Dede
Tamazkal = Hamam , temiz kal
Kuşa = Kuş
Missigi = Mısır
Türe = Töre
Yanunda = Yanında
İldiş = Dişleme
Atış-ka = Ateş
Ayrıca Fransız dil bilimcisi Dumesnil, Kızılderili dilinde 320 Türkçe kelime tespit etmiştir.
düzeltmek için uygulanan çaba yok denecek kadar az.. çabalayanlar ise sistemin kendisi tarafından yok edilmekte..
"sistemin kendisi" denilen uzak diyardaki bir bilgisayar sanılmasın.. aynıyla bizleriz "sistem"..
kaynak:http://www.hafif.org/4
Kyushu Üniversitesinden Hirofumi Tachibana’nın ekibine göre yeşil çayın bu etkisi içeriğindeki antioksidan epigallocatechin gallate (EGCG) maddesi ile ilintili.
Ekibin yaptığı çalışma, EGCG içeren yeşil çaydan sadece iki veya üç fincan içilmesinin bile 67 LR adlı reseptöre sahip akciğer kanseri hücrelerindeki büyümeyi anlamlı bir düzeyde yavaşlattığını gösterdi.
Hatta Santana Rios tarafından yapılan bir ön çalışma, beyaz çayın anti kanser etkisinin yeşil çaya göre daha fazla olduğunu öne sürüyor.
Bir başka çalışma da bir Oxford dergisi olan Carcinogenesis’de yayımlandı. Çalışma, meme kanseri tedavisinde önemli bir yeri olan tamoksifen ile yeşil çay kombinasyonunun meme kanseri gelişimi üzerindeki baskılayıcı etkisinin yalnız tamoksifen kullanımına göre daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Çalışma, insan meme kanseri hücreleri üzerinde yapılan in vitro deneylerin yanında fareler üzerinde yapılan in vivo deneylere de dayanıyor.
Çalışmada kullanılan tüm farelere MCF-7 meme kanseri hücreleri enjekte edilmiş. Sonrasında farelerin bir kısmına tamoksifen, bir kısmına yeşil çay, bir kısmına hem yeşil çay hem de tamoksifen verilirken bir kısmına bir şey verilmeyerek kontrol grubu olmaları sağlanmış ve oluşan tümör hacmi 64 gün boyunca izlenmiş.
Sonuçta tümör gelişiminin en az olduğu grubun yeşil çay-tamoksifen kombinasyonu kullandırılan grup olduğu ortaya çıkmış.
Mühim Not-1: Lütfen bu yazıyı okuyup yeşil çaya fazlasıyla yüklenmeyin. Çünkü yeşil çayın içeriğinde yer alan polifenolun aşırı miktarda tüketiminin karaciğer ve böbrek üzerinde toksik etkilerinin olduğunu gösteren çalışmalar da yok değil. Hatta düzenli olarak yeşil çay tüketen gebelerin çocuklarında spina bifida gibi doğum defektlerinin daha fazla gözlendiğini bile söylenmiş.
Mühim Not–2: Bu noktada bilimin dogmalar içermediğini hatırlamakta yarar var. Bilim bugün ak dediğine yarın rahatlıkla kara diyebilir. Böyle vakaların pek çok örneği vardır. Ayrıca gelecekte bir gün, bir dâhinin çıkıp “Yerçekimi yoktur, gök itimi vardır. Alın bu da ispatı!” demesini beklemem basit bir fantezinin ötesindedir kanımca.