Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

12 Haziran 2008 Perşembe

BaBalar Günü...



Babanı en son ne zaman gördün?

Mezara koyarlarken mi?
Göz kapakları kapanırken mi?
Son nefesini verirken mi?
Oturup bir şeyler söylerken mi?
Seni en son gördüğü an da mı?
Sana en son gülümsediğin de mi?
Babanı en son ne zaman gördün?
Onu hareketli ve sağlıklı gördüğün en son an?
Onunla bir konuda tartıştığınız en son an?
Onu en son gerçekten gördüğüm anı hatırlamaya çalışıyorum. Onu, tam olarak tüm benliğiyle orada olduğu anı.
Bu soru cümleleri bu sefer bana ait değil. Onlar bugün seyrettiğim, başrollerini Jim Broadbent ve Colin Firth ‘in paylaştığı “And When Did You Last See Your Father?” isimli filmden.
Film bittikten sonra düşündüm. Ben babamı en son ne zaman gördüm diye. Onu en son 14.12.1981 sabahı gördüm. Herkesin gözyaşları yanaklarından süzülürken, benim sebebini bilmeksizin hepsini içime akıttığım o sabah. O sabah 17 yaşındaydım. Şimdi ise 44 yaşındayım. Babamla hayatımın sadece 17 yılını paylaşabildim. Onsuz geçirdiğim yıl sayısı ise şimdilik 27. On yedi yıla ne sığdırdınız derseniz elimde avucumda pek bir şey yok. Saygılı, sevgili ama aynı zamanda mesafeli bir baba oğul ilişkisi. Elimde bir türlü kurtulamadığım keşkelerimden başka pek bir şey yok. Hatıralarım artık bana ona ait bazı detayları hatırlamaya çalıştığımda hainlik ediyor. Onunla ilgili bazı detayları hatırlamakta artık zorlanıyorum.
Onu en son gerçekten gördüğüm anı hatırlamaya çalışıyorum. Onu tam olarak tüm benliğiyle orada olduğu anı.
Bir türlü karar veremiyorum. Hangisi acaba diyorum hangisi? Aklıma gelenlerin hepsi birbirinden kederli. Bu satırları yazmaktaki amacım tabi ki sizleri üzmek değil. Belki de değerini çok iyi bildiğiniz bir şeylerin altını kendimce bir kere daha çizmek.
Sizlerde biliyorsunuz önümüzdeki pazar babalar günü eğer şanslıysanız babanız hala hayattaysa onu mutlaka ziyaret edin. O günü onunla birlikte dolu dolu geçirin. En önemlisi ise ona sımsıkı sarılın ve ona onu ne kadar çok sevdiğinizi mutlaka söyleyin. “Seni seviyorum” cümlesini söylemek size çok zor geliyor olabilir ama bunun için kendinizi zorlayın, deneyin ve ona bu sihirli cümleyi muhakkak söyleyin. Bu büyük keyfi ne kendinizden, ne de ondan esirgemeyin. Şu an elinizde fırsat varken onu değerlendirin.
Onu en son ne zaman ve nasıl göreceğinizi asla bilemezsiniz.
Bunu eğer yapmazsanız. Bir gün kendinize “Babamı en son ne zaman gördüm?” sorusunu sorduğunuzda bulunduğunuz günden eskilere gitmeniz gerekecek. İşte o gün -belki de benim gibi siz de- kendinize bunu neden o zaman yapmadım ya da neden daha çok yapmadım diyeceksiniz.
“Seni çok seviyorum baba. Babalar günün kutlu olsun.”

Her çocuğunun iyi yetişmesi, güzel bir eğitim alarak, ailesine iyi bir evlat; topluma ve ülkesine yararlı fert olması için hiç bir fedakârlıktan kaçınmaz. olmanın mutluluğunu, güzelliğini yaşamak kadar, çocuklarının büyüyüp bir gün ‘Babalar Günü’nü hatırlaması bile her babaya ayrı bir keyif verir.
Tüm babaların babalar günü kutlu olsun…


bbamsizben


kaynak : http://hasimce.blogspot.com/

http://blog.wolkanca.com/babalargunu/

resimler :http://www.picscrea.com/resim-baba-o%F0ul-615.htm

http://www.resimcity.com/img1867.htm


Dünyadaki Yerimiz...

“Yüreğin gerçeğini özleyen, arayan, hayatın getirdiği problemleri çözmeye çabalayan, şeylerin ve olayların özüne ve kendi varlıklarının içine nüfuz etmeye çalışan sorgulayıcı zihinler vardır. Bir insan sağlam şekilde muhakeme eder ve düşünürse, bu problemleri çözerken hangi yolu takip ederse etsin, kaçınılmaz şekilde kendisine dönmeli ve işe, kendisinin ne olduğu ve içinde bulunduğu dünyadaki yerinin ne olduğu sorusunun çözümüyle başlamalıdır.”

George Gurdjief


kaynak : http://mutluhayat.blogcu.com/16248271/

Bir Cift Ayakkabi..

Mahatma Gandhi, yaşamının unutulmaz hikayelerinin birinde, Hindistan'da bir tren yolculuğu yapıyormuş. Trenden inerken ayakkabısının teki vagonların arasına, ulaşılması zor olan bir yere düşmüş.

Gandhi ayakkabıyı nasıl alacağı konusunda endişelenmek yerine, beraberindekileri şaşırtan bir davranışta bulunmuş: Ayakkabısının diğer tekini de çıkarmış ve düşürdüğü ayakkabısının yanına atmış.

Bunu neden yaptığı sorulduğunda, Gandhi gülümsemiş ve "Böylece ilk ayakkabıyı bulan fakir kimse, giyebileceği bir çift ayakkabıya sahip olacak." diye cevap vermiş.


kaynak : http://mutluhayat.blogcu.com/13686331/

Olumlu düşünmenin büyüsü


Olumlu düşünmenin büyüsü

Evrende her şey karşılıklı etkileşim halindedir; tıpkı zihinle beden gibi. Zihindeki olumlu duygular vücutta mutluluk hormonu salgılatır. Bu sayede kişinin ruhsal ve fiziksel sıkıntıları azalır. Araştırmalar da ağrının az şiddetli olmasını bekleyenlerin ağrıyı az hissettiğini gösteriyor.

Olumlu düşünmek veya olumsuz bir olayın pozitif yönünü görmeyi başarmak, uzaktan belki Polyannacılık oynamak gibi görünebilir. Ancak bunu hayatına katmayı başarmış mutlu insanların, iş ve özel yaşamlarında diğer kişilere oranla daha başarılı olduğu defalarca kere kanıtlanmıştır. Yapılması gereken ilk şey, olumlu düşüncenin sizi gerçekten iyi yönde etkileyeceğine inanmak ve duygularınızı bu yönde yönetmektir. Evrende bulunan herşey karşılıklı etkileşim halindedir, tıpkı zihin ile bedenin olduğu gibi. Zihinde oluşan olumlu duygular, vücuda endorfin denilen bir madde salgılanmasını sağlar. Endorfin, doğal bir morfin görevi görür. Dolayısı ile, kişinin fiziksel ve ruhsal sıkıntılarının azalmasını, varolanları da hissetmemesini sağlar. Yapılan klinik araştırmalar, bir ağrının daha az şiddetli olmasını bekleyen kişinin, ağrıyı daha az hissettiklerini göstermiştir. Hatta uzmanlar son zamanlarda, ağrı konusunda psikoterapi yöntemini geliştirme üzerinde çalışmaktadırlar.

DUYGUSAL ZEKANIZI KULLANIN

Ne yazık ki insanoğlu, olumsuz düşünmeye daha çok eğilimlidir. Bir insan zihninden günlük olarak ortalama 60 bin düşünce geçer ve bunların yarısından fazlası olumsuz yöndedir. İçsel olarak bunu kırdıktan sonra sıra, kendi duygularımızı yönetme yetisini kullanabilmeye gelir. Son zamanların gözde psikolojik alanlarından olan 'Duygusal Zeka (EQ:Emotional Intelligance)' nızı kullanmak, bu yolda ilk adımı atmanızı sağlayabilir. Duygusal Zeka kavramı ile ilgili söylenebilecek en önemli şey, kişinin duygusal yapısıyla veya akıl seviyesi ile ilgili olmadığıdır. Bu kavram, kişinin öncelikle kendi duygularının ve sonra iletişimde bulunduğu kişinin duygularının farkında olması, onları özümsemesi, tepkisini vermeden önce içsel duygularını yönetmesi ile en sağlıklı iletişimi kurması anlamına gelir. Duygusal zekasını kullanabilen kişi, kendini iyi tanıdığından geliştirmesi gereken yönünü bilir ve ilişkilerini bu yönde yönetebilir, fevri davranışlara olabildiğince az yer verir. İlişkileri yapıcı olur.

İŞ YAŞAMINI DA ETKİLİYOR

Duyguları olumlu yönde yönetebilmenin önemi, önceleri sadece özel ilişkiler için benimsenmişti ancak son yüzyılda çalışma psikolojisi alanının da bir parçası olmaya başaran pozitif düşüncenin, kişilerin iş yaşamlarını da son derece üst düzeyde etkilediği görülmeye başlandı ve üzerinde klinik çalışmalar dahi yapıldı. Californiya Üniversitesi'den Dr. Lyubomirsky, 275 kişi üzerinde yaptığı araştırma sonucunda gördü ki, iş hayatı ile ilgili iyi duygular taşıyan kişiler, daima yükselen bir kariyer profili çiziyorlar. Bu yükselişin sebebi şudur; gerçekliğini kaybetmeden ve abartmadan iyiyi uman, gören ve düşünen kişi, kendine daha güvenli ve daha enerjiktir. Cesurdur ve inisiyatif sahibidir. Dolayısı ile beyinleri daha açıktır, hedefe giden yolu net bir şekilde görebilirler. Umut ve güven eksiklikleri yok denecek kadar azdır..

TAKIMIN PARÇASI OLMAK

Tüm bunları gerçekleştirebilmek, aşırıya kaçmadan optimist olabilmek, işe alım ve yükselme kriterlerinden olan, 'bir takımın parçası olabilmek', 'hızlı ve stratejik düşünmek' gibi kriterleri edinmenizi de sağlayacaktır. Hayatı boyunca şiddet ve terörizmi reddeden düşünür Mahatma Gandhi'nin de söylediği gibi; 'Düşünceleriniz pozitif olsun, çünkü düşünceleriniz sözleriniz, sözleriniz davranışlarınız, davranışlarınız alışkanlıklarınız, alışkanlıklarınız değerleriniz, değerleriniz ise kaderiniz olur'..

DAHA OLUMLU DÜŞÜNEBİLMEK İÇİN

Hiç kimse kötü anılar içermeyen bir iş yaşamına sahip olamaz. Ancak yaşanılan her olumsuz duygu da insan eksik bir yönünü tamamlar. Amerikan edebiyatının önemli mizah yazarı Mark Twain "Olumsuzluklar insanın kendisini tanımasını sağlar" der. Bu sebeple kendimizi daha iyi tanıma ve tamamlama yönünde bize yardım eden olumsuz olayları, hiçbir zaman isyan sebebi olarak görmeyin. İşyerinizde, kendinize bir hedef koyun ve o hedef ulaşmak için gerekenleri sakin bir şekilde gerçekleştirin.

MİZAHİ TARAFINI BULUN

Daha çok düşünün, risk alın ve eylemde bulunun. İş yaşamında, mizahi yönünüzü asla kaybetmeyin. Her olayın gülümseten kısmını da görün. İşyeriniz için yaptığınız fedakarlıkları değil, o işyerinin size kazandırdıklarını düşünün. Hedefi görmek ve ona yönelmek çok daha kolay olacaktır. Yaptığınız işlerden gurur duyun, keyif alın. İşinizi, sadece bir görev olarak görmeyin, sizin yaşamınızı devam ettirmeniz için gerekli olan şeyi yani çalışmayı, en iyi şekilde yapıyor olmanın zevkine varın. Ve siz izin verin ki, yolunuz istediğiniz yere çıksın.

Kaynak: habervitrini.com
http://www.fithayat.com/detay.asp?ContentID=544
resim:http://www.explodingdog.com/dumbpict51/temphappy.gif

10 Haziran 2008 Salı

insan olabilmek

Eski Çin'de bilmece meraklısı bir seyyah, diyar diyar dolaşıp karşılaştığı bilgelere sorular sorarak hayatın özünü ve gerçeklerini kavramaya çalışmaktadır. Bir gün yüksek tepelerde oturan bir bilgeden bahsedildiğini duyar. Derhal yola çıkar, bilgeden izin alarak iki soru soracağını söyler.

Seyyah: “Dünyada başarılması en zor olan şey nedir?” diye sorar.

Bilge der ki: “İnsan olmayı başarmaktır.”

Seyyah ikinci soruyu sorar: “Dünyada en çok ve az bulunan iki şey nedir?”

Bilge gene der ki: “İnsanoğlu çok, insan azdır...
kaynak : http://mutluhayat.blogcu.com/14340981/

Herkese Dair Güzel sözler...

Herkes, insanlığı değiştirmeye çalışıyor, kimse, kendini değiştirmeyi aklından geçirmiyor.

- Basit bir insan zamanını nasıl öldüreceğini, değerli bir insan da nasıl kazanacağını düşünür.

- Herkes aya benzer, çünkü; herkesin kimseye göstermediği bir karanlık yüzü vardır.

- Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının aklını da kullanır.

- Elmas yontulmadan, insan yanılmadan mükemmelleşemez.

- Olgun adam bilgisini saat gibi taşır, çıkarıp herkese göstermez, lüzumu olunca kullanır.

- İhtiyaçları yüzünden küçülmeyen insan büyüktür.

.

- İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paraların yaptığı sahte insanlar da vardır.

- Kimi insan girdiğinde odayı aydınlatır, kimi de çıktığında.

- Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi göze alan adamdır.

- Herkes yanlış yapar, ancak aptallar yanlışlarında direnirler.

- Küçük şeylere gereğinden fazla önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.

- Aptallarla tartışmayın. Görenler aranızdaki farkı anlamayabilirler.

- En basit şey insanın kendisini kandırmasıdır. Çünkü insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.

- Çözümde görev almayanlar, sorunun bir parçası olurlar.

- Güçlü olan, zayıf yanını herkesten iyi bilendir; daha güçlü olan zayıf yanına hükmedebilendir.

- Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır.

- Büyük ve üstün insan daima memnun ve rahattır. Küçük insan ise daima üzüntü ve telaş içindedir.

- Hepimiz aynı gök kubbenin altında yaşıyoruz, ama hepimiz aynı ufka sahip değiliz.

- Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa işler bozulur.

- Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar çalışmaktan da zevk alamazlar.

- Hakikati bulan insan, başkaları farklı düşünüyor diye onu haykırmaktan çekiniyorsa budaladır.

kaynak : http://mutluhayat.blogcu.com/

Kendine güvenmenin 14 yolu

Özgüven önemli bir kişisel özellik; yaşamla baş etmemizi ve zorluklara dayanmamızı kolaylaştırıyor. İşte, insana güç verip, enerjisini artıran ve daha fazla çaba göstermeye özendiren özgüveni kazanmanın 14 yolu...

Önce bütün olumsuz tecrübeleri unutun.

Durup dururken güveniniz yitirmeniz, başarısızlık duygusunu yaşamanız bundan olabilir. O yüzden ilk adim olarak geçmişteki bütün kötü deneyimleri yok edin. Beyninizden silin gitsin!

2 Kendinizle iletişiminiz çok önemli.

"Sen bunu yeneceksin" gibi cümleler kurmayın. Yani kendinize iç sesinizle "sen" diyorsanız bu sorundur. İlk olarak kendinizle "iletişim”e geçip, "ben bunu yaparım" deyin.

3 Erteleme olayına bir son verin.

Bir şeyi sonlandırmayıp, yarım bırakma, başarılı olamama korkusuna dayanabilir. "Şu

an" yapacağınız ne varsa "hemen şimdi" yapın. Bir not edin bakalım, "yarım" bıraktığınız işler çok fazla mı? Onları tamamlamak güven duygunuzu rehabilite edecektir. Çok basit şeylerde bile bunu uygulayın.

4 Kesin olarak istediğiniz şeyin ne olduğunu düşünün.

Tam olarak neyi, ne kadar, nerede ve nasıl elde etmek istiyorsunuz? Bunu dakikalarca düşünüp, o çok istediğiniz şeye odaklanın. Adrenalinizin arttığını, istediğiniz şeye kavuşmayı "düşünmenin" sizi pozitif bir ruh haline soktuğunu göreceksiniz.

5 Kötü tecrübeleri beyninizin bilgisayarını çöp kutusuna atıp, silmiştiniz ya.

Eh şimdi, arkadaşlarınızla beraberken biraz sıkılıyorsunuz değil mi? Onlara hep "dertlerinizden" söz ederdiniz hani! Canım, biraz düşünün, sizin hiç başarınız olmadı mı geçmişte. Dost sohbetlerinde arada sırada bu başarılarınızdan da söz edin. Anlatırken bunu nasıl yaptığınızı yeniden hatırlayacaksınız. Belki de bu yöntem, başka ulaşmak istediğiniz idealleriniz için de işe yarar!

6 Çevrenizi iyi gözlemlediniz mi?

Başarılı ve mutlu insanlar genellikle "çözüm"e odaklıdır. Bu insanlar yüzde 20 problemlere, yüzde 80 çözümlere odaklanır. Bazı sorunlar aslında sizin "büyüttüğünüz" kadar değil. Siz ona "odaklandıkça" o büyüyor, büyüyor ve çözülmez bir hale geliyor. Bu sorunlarda çıkmaza girdiğinizde bir "örnek" bulun. Yani sorunu çözmüş bir insan örneği. O, nasıl çözdü? Tamamen bu yönteme odaklayın kendinizi.

7 Enerjinizi çoğaltın.

Çünkü enerji bize sadece fiziksel güç olarak gerekli değildir. Duyu organlarımız da enerji ile çalışır. Bu enerji sesinize, bakışınıza, görünüşünüze etki eder. Spor yaptığınızda serotonin ve endorfin hormanları artacak. Bu iletişimde çok önemli; Bakışlarınız da bu hormonların etkisiyle karşı tarafa daha kolay "olumlu" mesajlar göndermenizi sağlayacak. Kendinizi "iyi" hissetmek, güne gülümseyebilmek için spor çok önemli. Unutmayın, egzersizden uzak kaldığınızda, adeta benzinsiz bir araba gibisiniz!

8 Telkin çok önemli.

Her ne istiyorsanız onu olmuş gibi hayal edin: Alt bilinciniz sadece şimdiki zamanı bilir. O yüzden gelecek zamanlı cümleler kurmayın. Örneğin, "zayıflayacağım" derseniz asla zayıflayamazsınız. Belirsiz bir gelecek yerine, "şu anda yapıyorum" deyin. Bu mesajı yolladığınızda, alt bilinciniz sizi o amaç için bazı tutumlara davet edecektir. Siz farkında bile olmadan... Enerjiniz çoğalacak, yavaş yavaş zayıflama isteği artacaktır.

9 Renkler çok önemli.

Giysilerde renk tonajlarına dikkat edin. Seçtiğiniz her renk sizi anlatıyor çünkü. Canlı renkler mutluluk ve neşeyi, koyu renkler ise ciddiyeti temsil ediyor. Bu tarz olarak size en yakışanı seçin. Bu giysileriniz canlı renklere sahipse güveninizin kendiliğinden geliştiğini göreceksiniz. (Tabii yerine göre... ) Şu açık ki, asıl olarak “ten giysiniz”, yani solgun olmayan bir cilt, parıltılı bakışlar giysilerden daha önemlidir. Olumlu düşündükçe farklı bir ten renginin ve bakışların sizde oturduğunu fark edeceksiniz.

10 “Evet” ve “hayır”lara dikkat.

Hiç kimse size istemediğiniz bir şeyi yaptıramaz. Bazı insanlara da hayır demeyi öğrenin. Hoşlanmadığınız bir mekana sizi götürmek isteyen arkadaşınıza karşı rahatlıkla “hayır" kelimesini kullanın. Birlikte keyif alacağınız mekanları seçecek arkadasınız mutlaka vardır. Sizi rahatsız eden, olumsuz ruh halinizi çoğaltan insanlarla ilişkinizi de gözden geçirin. Sizi üzen bir insanla yola devam etmek sizden sürekli götürecektir.

11 Geleceği "belirsiz" bırakmayın.

Planlayın. O gerçekleştiğinde neler hissederseniz, sürekli bunu düşünün. Artık o ideale, o "plan"a nasıl ulaşacağınızı düşünün ve kendinizi orada hayal edin sık sık. Örneğin işyerinizde “şef” mi olmak istiyorsunuz? Sürekli bunu nasıl gerçekleştireceğinizi düşünmenin ve bu anlamda somut olarak neler yapabileceğinizin ötesinde, o görevi "hayal" edin. Kendiniz, orada, bir toplantıda iken hayal kurun örneğin. Hayaliniz güçlendikçe, tutumlarınız da değişecektir. Örneğin, o işte şef olmak için önce dil mi bilmeniz gerekiyor? Farkında olmadan ayaklarınız sizi bir bir hafta sonu kursuna doğru götürecektir.

12 Geleceği planlamak kendinize güveni, kendinize güvenmek de size bazı “formüller” de getirecektir.

Örneğin zayıflamak istiyorsunuz ama neden şişmanladığınızın "formülü"nü dikkate almıyorsunuz. İşte olumlu bir şekilde başarıya odakladığınızda beyniniz size "neden şişmanladığınızı da anımsatacak. Ve sizi kilo almaya götüren nedenleri de hayatınızdan kaldırmak üzere planlar yapıyor olarak bulacaksınız kendinizi...

13 Bir de, “olumlu” anlam içeren kelimelere dikkat edin.

Olumsuz olarak beyninize yerleştirdiğiniz cümleler size baskı yapar. Orada "beslenir" ve daha güçlü olarak geri dönebilir." Bir örnek vermek gerekirse, "asla televizyon seyretmiyorum" demeyin. Beyniniz sizi daha istekli olarak TV seyretmeye zorlar. İnsanların "kötülükleriyle" uğraştığınızda da ters tepki verir. Kötü bir kelimeyi kullandığınızda ona yüklediğiniz anlamı bilincinize çağırırsınız! Bu kelimeyi çok sık hatırlamaya başlarsınız. Hatta yıllar sonra o eylemin içinde bile görebilirsiniz kendinizi. O nedenle "olumsuz" herhangi bir kelimeyi (Her ne olursa olsun) beyninize yerleştirmemeye özen gösterin.

14 Hayatınızı yönlendirin.

Ne eksikse yaşamınızda ona katalize olun. Sevgi mi yok, sevgi birlikteliğine katalize olun. O boşluğu bir sevgili dolduracaksa, yani ona gereksinimiz varsa bunu planlayın. Birtakım duygusal boşlukların yerini başka şeylerle kapatmayın. Zaten olumluya ve başarıya katalize olmuş bir ruh hali, başka arayışlarınıza çözüm bulmak üzere de konumlanacaktır. Başarı ve sevgiyle birlikte donanmış benliğiniz, size enerjiyi ve mutluluğu da çağıracaktır.

(kaynak : "Bugün " resim :http://www.trambolin.com/trambolin_nedir.htm)

radyo