Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

26 Ocak 2010 Salı

Atatürk'e Göre İnsan Sevgisi..


Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar mutsuzdurlar. Apaçıktır ki, o adam insan olarak yok olacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Olumlu düşünen bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir.

Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir. Bir insan böyle hareket ederken, "Benden sonra gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı farkedecekler mi?" diye bile düşünmemelidir. Hatta en mutlu olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce bilinmemesini tercih edecek karakterde bulunanlardır.

Bir adam ki; memleketin ve milletin mutluluğunu düşünmekten çok kendini düşünür, o adamın değeri ikinci derecedir. Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi ancak kendi kişiliği ile ayakta tuttuğunu zanneden adamlar, milletlerinin mutluluğuna hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına kavuştururlar. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir gaflettir. ( 1937 )

Bir toplumda kıymet ve kuvvet, onu oluşturan kişilerin kendilerini bir kıymet ve kuvvet olarak kabul etmelerindendir. Ancak, bu gibi kişilerden meydana gelmiş sosyal toplumlar tam bir bütün olarak kıymet ve kudret görünümü arz edebilir. ( 1937)

Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı arıtmaya ve hislerimizi yüceleştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir.

İnsanları mutlu edeceğim diyen onları birbirine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir.

İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbilerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir.

Dünyanın barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır. ( 1931 )

İnsanlar daima, yüksek, asil ve kutsal hedeflere yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki, insan olanın vicdanını, beynini ve bütün insanlık anlayışını tatmin eder. Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, o kadar yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur. ( 1926 )

İnsanların saygı ve şerefinin, itaat ve uyumunun kendinden maddeten değil, manen yüksek olanlar için gösterilmesi insan ruhunun gereklerindendir. ( 1914 )

Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır, kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telâkki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin. ( 1908 )

Neşeli olmayan insanlardan iki türlü şüphe edilir; ya hastadır, veyahut o insanın başkalarına bildirmek istemediği bir kuruntusu, bir derdi vardır.

En iyi kişi kendinden çok ait olduğu sosyal toplumu düşünen, onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına kendini adayan insandır.

Mustafa Kemal ATATÜRK

kaynak:http://www.seferjan.com/2009/08/ataturke-gore-insan-sevgisi.html

Kitap: "Yusuf'un Üç Gömleği"


Abdullah Yıldız tarafından kaleme alınan "Yusuf'un Üç Gömleği" eseri, hayatı boyunca karşılaştığı sınamaları aşarak, sabrı, iffeti, bilgeliği ile insanlığa örnek teşkil eden Yusuf Peygamber'in hikayesini ele alıyor. Hz. Yusuf'un yaşamını anlatan bu hikaye, Kur'an'da "kıssaların en güzeli" diye vasfedilir. Gerçekten de bu hikayede her kesimden insanlar için ibret verici mesajlar bulunmaktadır. Sözkonusu "üç gömlek", Hz. Yusuf'un hayatının dönüm noktası sayılabilecek olaylara işaret etmektedir.

1 - Mağduriyet gömleği. Daha çocuk denecek yaşta, kendisini kıskanan kardeşleri tarafından öldürülmek ister. Vicdanları buna müsade etmeyince de küçük Yusuf'u kuyuya atarlar. Yusuf'un üzerindeki gömleğe kan sürerek babalarına götürüp Yusuf'un kurt tarafından parçalandığı yalanını uydururlar. Kana bulanmış bu gömlek, Yusuf Peygamber'in kitapta kastedilen birinci gömleğidir ve onun mağduriyetini temsil eder. Babaları, Hz. Yakup kardeşlerin söylediklerine inanmasa da sabreder, herşeyi hikmetle yaratan, yöneten, yaşatan Allah'a dayanarak beklemeye koyulur. Bu arada kuyunun yanından geçen bir kervan Yusuf'u bulur ve kuyudan çıkartır. Onu Mısır'a götürerürler ve çok düşük bir değer karşılığında köle olarak satarlar.

2 - Iffet gömleği. Mısır'ın önde gelenlerinden birinin evine köle olarak alınan Hz. Yusuf, efendisine vefalı birisi olarak hizmette bulunur. Belli bir yaşa geldiğinde, efendisinin hanımı, Züleyha, kendisinden birlikte olmayı talep eder. İffet abidesi olan Hz. Yusuf kadının bu teklifini reddeder ve kapıya doğru koşar, Züleyha ise Yusuf'un peşinden koşup onu kendine çeker ve gencin gömleğini arkadan yırtar. Gömleğin arkadan yırtıldığını gören efendileri, Züleyha'nın haksızlığını anlar ve onu uyarır. Arkadan yırtılmış bu gömlek, Yusuf Peygamber'in kitapta kastedilen ikinci gömleğidir ve onun iffetini temsil eder. Züleyha emelinden vazgeçmeyerek Mısır'ın sosyete kadınlarını da bu işin içine dahil eder ve Hz. Yusuf'u elde etmek için her türlü yönteme başvurur. Hz. Yusuf Allah'a dua ederek zindan hayatını zinaya tercih ettiğini söyler. Züleyha da isteklerini yerine getirmediği için Yusuf'u hapse attırır.

3 - İktidar gömleği. Sekiz sene sürecek hapis hayatında, hücre arkadaşlarına yaratılışın gayesini, Allah'a olan inancını anlatır. Kendisine bahşedilmiş hadiseleri ve rüyaları yorumlama yeteneğiyle hücre arkadaşlarının rüyalarına dair isabetli tespitlerde bulunur. Bir gün Mısır kralı rüya görür ve ülkenin ileri gelenlerinden bunu yorumlamalarını ister. Hiçkimse bu rüyanın ne anlama geldiğini çözemez. Bu vesileyle eski bir hücre arkadaşı Yusuf'u hatırlar ve yanına gidip rüyayı yorumlamasını ister. Hz. Yusuf'un bu rüyayı yorumlayışı kralın dikkatini çeker ve onun haksız yere oturduğu hapisten çıkarır. Kendisini mali konularda da yetiştiren Hz. Yusuf, ülkenin ekonomisinden sorumlu bakan vazifesine tayin edilir ve yöneticilik gömleğini giyer. Bu yaldızlı gömlek, Yusuf Peygamber'in kitapta kastedilen üçüncü gömleğidir ve onun iktidarını temsil eder. Büyük bir yetki alanına sahip olan Hz. Yusuf, kardeşlerini affeder, ailesini Mısır'a getirtir ve hasretini çektiği babasına kavuşur.

Sonuç
Her durumda sabırlı, ümitli, tevekkül sahibi, dürüst, namuslu ve affedici olan Hz. Yusuf'un kıssası "Yusuf'un Üç Gömleği" kitabında çok güzel bir biçimde ele alınmıştır. İhanete, gurbete, köleliğe, tecavüze, iftiraya, hapse ve daha nice kötülüklere duçar olan Yusuf Peygamber'in duruşu hepimize örnek olmalıdır.

Sefer JAN

kaynak :http://www.seferjan.com/2009/08/kitap-yusufun-uc-gomlegi.html

Engelliller size mektuplarla sesleniyor...

http://www.ilkhabergazetesi.com/wordpress/wp-content/2009/06/engelli_320x480.jpg

"Koş Ali koş" Ama Ali koşamaz. Çünkü Ali bir ortepedik engelli. "Bak Ayşe bak" Ama Ayşe bakamaz çünkü o görme engelli. Bu zinciri öylesine uzatabiliriz ki... Kimi için sıradan olan cümleler, kimileri için o kadar önemli ki...

Merhaba, ben bir engelli çocuğum

Ben engelli bir çocuğum. Fırsat tanırsanız eğer, ben sizin öğret­meniniz olurum, hayatta nelerin önemli olduğunu öğretebilirim size. Kullanırken önemini fark etmediğiniz, kaybedildiğinde dünya meta-sına asla değişmeyeceğiniz uzuvlarınızın ne kadar değerli olduğunun canlı örneği olduğumu görmenizi sağlarım.

Engelliliğin benim imtihanım olduğunu; ama benim hayatımı ko­laylaştırmak için sizin de imtihan edildiğinizin bilincini sunarım size.

Eşit fırsat tanırsanız eğer, ben de okuyabilir, istihdam edilmem durumunda üreterek ekonomiye katkıda bulunabilirim. Size kayıtsız

şartsız sevgi veririm ve bunu size de öğretebilirim. Ben size güvenimi ve bağımlılığımı veririm.

Yaşamın ne kadar eşsiz değerde olduğunu ve sizin sahip olup da kıymetini bilmediğiniz ne çok şeyle zengin olduğunuzu, iyilik etme­nin erdemliliğini öğretirim. Hz. Peygamberin sevgiyle ilmek ilmek örülmüş, engellilerle olan yaşamını hatırlatır, vermeyi ve çok daha önemlisi, umut ve inancı öğretirim.

Ben engelliyim, bazen yürüyemeyen bir çocuk olarak çıkarım karşınıza. Yani dünya yanımdan geçip gidiyor; ama ben hareketsiz duruyorum. Siz gözlerimden okuduklarınızla, başka çocuklar gibi oturduğum yerden kalkıp koşmayı, oynamayı istediğimi biliyorsu­nuz-

Size verilmiş şeyleri ne çok hafife alıyorsunuz! Raftaki oyuncak­lara uzanmak istiyorum; ama uzanamıyorum. Birisinin yardımı ol­madan almam da imkansız. Tuvalete gitmem lazım olduğunda bana uygun bir tuvalete ihtiyaç duyarım. Bunun olması da yetmez, yine sizin yardımınıza başvururum. Yemek yerken elimi kullanamam, sakarlık eder çatalımı düşürürüm, ağzımdan salyalar akarken et­rafıma rahatsızlık veririm, gözyaşlarımı bile silemem, yardımınıza ihtiyaç duyarım.

Bunun gibi daha birçok sayılabilir şeyler için yardımınıza muhta­cım. Benim size yapabileceğim en büyük iyilik; omurunuzun, bacak­larınızın sağlam oluşundan, kendi becerilerinizle yaşayabilişinizden dolayı ne şanslı olduğunuzu görmenizi sağlamak. Bazen insanlar beni görmeyip geçiyorlar, ben ise onları her zaman fark ediyorum. Kıskançlık değil benimkisi, "özenmek", ayağa kalkmaya, bir ayağı öbürünün önürıe koymaya, bağımsız olmaya...

Yürüyebilmenin, yiyebilmenin, okuyabilmenin hikmetini görüp şükretmenizi hatırlatırken, size uyanmanız gerektiğini gösteriyorum.

***

CAN AYNI CAN

Can Aynı CanOnlar, bu gök kubbenin altında sizinle aynı hayatı yaşıyorlar, aynı havayı teneffüs ediyorlar, onlar varlar ve fark edilmek istiyorlar. Belki "çığ­lıklarını duyarsınız" diye size mektup yazdılar.

Kendi dilinde söyleşmek isteyen birileri çoğu zaman varlıklarını bile hatırladığımız engellilerden başkası değil.

Çok şey istemiyorlar.

Toplumda önemli tutum ve davranışların, bilgi çağında değiş­mesini, kendilerine karşı duyulan güvensizliğin ortadan kalkmasını, başarmaları için fırsat eşitliğinin sağlanmasını, hayatı paylaşmayı istiyorlar. Zamanı, acıları ve sevgiyi paylaşmanın hayatı paylaşmak olduğunu biliyorlar. Zamanı paylaşarak anlamlı kılmak, acıları pay­laşarak azaltmak, sevgiyi paylaşarak çoğaltmak istiyorlar.

Mustafa Öztürk'ün kaleme aldığı Can aynı can - Ateşin düştüğü yürekler "Engellililer" adlı kitapta birbirinden anlamlı 15 mektup, her mektupla ilgili anektodlar ve değerlendirmeler yer alıyor. İnsanların hayatı sevmesini ve duyarlığının gelişmesini amaçlayan birbirinden ilginç öykülerle okuyanı sürükleyen bir üslupla hazırlanmış kitap önemli bir sosyal yaranın iyileşmesi yönünde atılmış önemli bir adım.

Önemli çünkü;

Türkiye'de Engelli Profili

Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve DİE'nin Aralık 2002 tarihli Özürlüler Araştırmasına göre ortaya çıkan rakamlar hayli sarsıcı:

Türkiye'de sağlıklı olduğu tartışılsa da veri olarak kabul edi­len araştırma sonuçlarına göre, engelli nüfusun toplam nüfus içindeki oranı % 12,29'dur. Buna göre ülkemizde 8.431.937 kişi engelli olarak yaşamlarını sürdürmektedir. % 12,29 engel­li oranının % 7,09'u erkek, % 5,02'si kadın olarak ifade edil­mektedir.

Yine aynı araştırma sonuçlarına göre, dünya da ve ülkemiz­de en yaygın engel türleri de;

- Görme engelliler

- Ortopedik engelliler

- işitme ve konuşma engelliler

- Zihinsel engelliler,

- Otistik engelliler

- Süreğen hastalıklar olarak tespit edilmiştir.

***

Toplumda engellilik bilincine katkı yapmak ve kaybolan değerleri yeniden yaşatmak adına çalışmalar yapan, Fatih Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi Bölümü öğretim üyesi Mustafa Öztürk, "Anlatmak istediğimiz engellilerin fark edilmek için "Ben buradayım." diye çığlık atması değil, başarılarıyla öne çıkması, toplumda yer edinmek için çaba göstermesidir. Engel­lilerin başarılı olanlarının sayısı ne kadar fazla olursa, toplum­daki önyargıların ortadan kalkması da büyük oranda başarılmış olacak ve sağlıklı ile engelli bireyler arasındaki iletişim gelişe­cektir.

Engelliler, özellikle de bedensel engelliler, toplumun acıyan, küçümseyen ve güvensiz bakışlarından rahatsız olmaktadırlar. Bu bakışlar, hayatlarının her alanında bir engel olarak karşı­larına çıkmaktadır. Tıpkı bir gölge gibi kendisini takip eden bu olumsuzluklar, engellinin toplumla bütünleşmesinin önünü tıkamaktadır" uyarısında bulunuyor...

Biz sözü fazla uzatmıyoruz ama siz elinizi bugünlerde kitapçı raflarına çıkan bu esere uzatmayı ihmal etmeyin. Çünkü bu kitaptaki mektuplar sizin engelli yönünüzü tedavi edebilir...

(Haber 7)

kaynak :http://www.haber7.com/haber/20100126/Engelliller-size-mektuplarla-sesleniyor.php

resim :http://www.ilkhabergazetesi.com/wordpress/wp-content/2009/06/engelli_320x480.jpg

Kitapla ilgili teknik bilgiler ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz

radyo