Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

HIDRELLEZ...


HIDRELLEZ

Hıdrellez inancı, bir çok toplumlarda görülen bahar bayramları, bir başka değişle doğanın yeniden uyanmasını kutlayan geleneklerle doğrudan ilgilidir. Bir inanışa göre Hızır, baharın müjdecisidir. Türlü renkli çiçeklerden örülmüş bir cüppesi vardır. Al yemenisi ile bastığı yerde güller açılır, bülbüller ötüşmeye ve baharın bereketi her yerde kendini göstermeye başlar.
Hıdrellez bir efsaneye dayanan bir gelenektir. Efsaneye göre Hızır ile İlyas, ölümsüzlüğe erişmiş olan bu iki peygamber Hıdrellez günü buluşup görüşmüşlerdir. Bazı yörelerde 5 Mayıs, bazı yörelerde ise 6 Mayıs'ta kutlanır. Günün adı olan hıdrellez sözcüğü, Hızır ve İlyas isimlerinin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır.
Hıdrellez, Anadolu'nun değişik yörelerinde değişik adetlerle kutlanır. Kimi yerlerde gül dallarına para ve kırmızı bezler bağlanır. Kimi yerde sütler sabah erkenden tarladan toplanan çiğ ile mayalanır.
Ama genelde birlikte yemekler yenilerek, çeşitli oyunlar oynayıp eğlenilerek, baharın gelişinin kutlandığı bir gündür.

Meselâ hıdrellez günü kır çiçeklerinin kaynatılarak suyundan içilmesinin hastalıklara şifa vereceği, hıdrellez gecesi bütün sulara nur yağacağından o gece suya girmenin her türlü hastalığa karşı bağışıklık sağlayacağı inancı birinci gruba örnek gösterilebilir.
Genellikle hıdrellez gecesi Hızır’ın yeryüzünde dolaştığı ve dokunduğu şeylere bereket getirdiği inancı çok yaygın olduğundan o gece evlerdeki yiyecek ve içeceklerin ağzının açık bırakılması, dileklerin bir kâğıda yazılarak gül ağaçlarının dibine konması vb. şeyler ikinci grubu teşkil eden uygulamalara örnek sayılabilir. Bunlara benzer pek çok örneğe her yerde rastlamak mümkündür.
Hıdrellez merasimleri Hızır ile İlyâs’ın buluşmasına atfen daima toplu olarak gerçekleştirildiği için bazı kasaba ve şehirlerin yakınında yeşillik bir mekândan oluşan ve “hıdırlık” denen, insanların bir arada yiyip içtiği, eğlendiği bir mesire yeri bulunur. Bu yerlerde icra edilen merasimler, eski devirlerde aynı zamanda evlenme yaşına gelmiş genç kız ve erkeklerin birbirlerini görüp beğenmelerine de imkân vermekteydi. Dolayısıyla hıdrellez merasimlerinin geleneksel Türk toplumlarında sosyal iletişim aracı olmak gibi pratik yönleri de bulunmaktaydı.
Mevsimlik bayramlarımızdan biri olan Hıdrellez, ülkemizde etkin bir biçimde kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde hıdrellez için önceden hazırlık yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği, üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenir. Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler, ayakkabılar alınır.
Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme âdeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira bütün bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.
Sonuç olarak, Anadolu’da hâlâ görkemli törenlerle kutlanan Hıdrellez Bayramı insanlık tarihinde çok eski zamanlardan beri kutlanmaktadır. Farklı zamanlarda, farklı isimler altında kutlansa da Hıdrellez motiflerine pek çok yerde rastlamak mümkün olmaktadır. Baharın gelişi ve tabiatın canlanması insanlar tarafından bayramlarla kutlanması gereken bir durum olarak algılanmıştır. Böylece bir bahar bayramı olan Hıdrellez evrensel bir nitelik kazanmıştır.

kaynak : http://www.pafuli.net/yenibirbakis/forum_posts.asp?TID=2938

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Kalp Krizi ....


kalp krizinin ilk belirtilerinden bazıları baygınlık hissi ile göğüs bölgesinden çeneye ve kola yayılan ağrıdır ki,bu ağrı ilk hissedildiği andan sonra hastanın kalp krizinden kurtulabilmesi için yaklaşık 10 sn gibi bir zamanı vardır. normalde kalp krizi geçiren bir kişiye uygun şartlar sağlanıp kalp masajı yapılır bunun mantığı kalbe fiziksel bir stres uygulayıp tekrardan ritminin ve pompalama aktivitesinin düzenlenmesini sağlamaktır.kişi kendi kendine kalp masajı yapamayacağına göre,tek başınayken kalp krizi geçirdiğinde kalp masajındaki fiziksel stres etkisini yapabilecek başka bir şey uygulanmalı...bu durumda olan kişi,derin bir nefes alıp kuvvetlice öksürmeli..çünkü derin nefes alma sırasında akciğerlerimiz hava ile dolar.akciğerler ve kalbin anatomik komşuluğu da göz önünde bulundurulduğunda,akciğerin hava dolması sonucu genişlemesiyle kalbe fiziksel bir baskı yapılır bu da kalbin ritmini ve aktivitesini tekrardan kazanmasını sağlar.ayrıca derin nefes alma sonucu akciğerler oksijenle dolar bu da kan dolaşımının temiz bir şekilde devamlılığını sağlar. derin nefes alıp kuvvetlice öksürme işlemi birinin yardımı gelene kadar yahut kalp ritmimiz normale dönene kadar sıklıkla uygulanmalı bu ufak tedbir ile dahi allahın da izniyle yalnızken karşılaşılan kalp krizleri zararsız atlatılır..

Tek Başımızayken Kalp Krizi Geçirirsek Ne Yapmalıyız


Paniğe kapılmadan üst üste kuvvetlice öksürmeye başlayın. Öksürmeden önce her seferinde derin bir nefes alın; öksürükleriniz güçlü olsun. Derinden gelsin ve uzun sürsün,tıpkı göğsünüzde birikmiş balgamı atmaya çalışır gibi öksürün. Her iki saniyede bir derin nefes alıp öksürün be bunu ya yardım gelene dek yada kalp atışlarınız tekrar normale dönene dek yapın.

Neden bunları yapıyoruz derseniz Derin nefes almak akciğerleri oksijenle doldurur. Öksürmek kalbe tazyik yapar ve kan dolaşımını rahatlatır. Kalbe uygulanan bu tazyik, kalbin normal ritmine dönmesini kolaylaştırır. Bütün bunlar size, bilincinizi kaybetmeden önce hastaneye yetişecek zaman tanır. Bu konuda Mümkün oldukça çok kişiyi bilgilendirin. Bu bilgi sayısız insanın hayatını kurtarabilir!!! Asla, benim başıma gelmez diye düşünmeyin. Hayat tarzımızın epeyce değiştiği şu son yıllarda artık her yaşta insan kalp krizi geçiriyor.

kaynak : http://www.liderboard.com/saglik-hakkinda/index2.html

Çekingen Çocuğunuzu Sosyalleştirmenin Yolları


Sizde çocuğunuzun diğer çocuklarla hemen kaynaşmasını istiyorsunuz, ama bir türlü olmuyor. Çocuğunuzun zeki olduğunu ancak kendini ifade edemediğini düşünüyorsunuz her gittiği yerde geri planda kalmayı tercih etmesi sizi üzüyor. Ayrıca, çocuğunuza gerekli

Çocuğunuzun zeki olduğunu ancak kendini ifade edemediğini düşünüyorsunuz her gittiği yerde geri planda kalmayı tercih etmesi sizi üzüyor. Ayrıca, çocuğunuza gerekli ilgi ve sevgiyi gösterdiğinize de inanıyorsunuz¦

İşte, bu durumu Hisar Hastanesinden Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zerrin Topçu Bilgen şöyle açıklıyor:

Rahat hareket edemezler

Sınıfta parmak kaldırmayan, iyi bildikleri bir konu bile olsa söz almayan, topluluk içersinde görüşlerini ifade etmeyen, hata yapmaktan aşırı bir biçimde kaçınan, yaşıtlarıyla oyunlarında hep bir köşede davet bekleyen oyun kurucusu olmaktan kaçınan çocuklardır. Kendilerini ifade etmeye zorlandıklarında yoğun bir sıkıntı yaşadıkları gözlemlenir. Yüzü kızarır, cümleleri toparlamakta zorlanır, kekeler, sesi kısılır, eli ayağı birbirine dolaşır. Tam da korktukları gibi biri olabilirler. Çünkü en büyük korkuları Rezil olmak, aptalca şeyler söylemek tir. Zihinlerindeki kendileriyle ilgili bu fantezi öyle baskındır ki, bir türlü yeterli biri olduklarına inanamazlar. Hep bir aşağılık duygusu taşırlar. Zihindeki bu kaygı yükü o kadar yoğundur ki bir türlü rahat hareket edemez ve tam da korktukları senaryoların içinde bulurlar¦

Potansiyellerini tam olarak kullanamıyorlar

Bu tip çocuklar/ergenler genellikle çevrelerinde fazla talepte bulunmayan, okul ve toplumsal kurallara uyumda dikkat çekmeyen kendi halinde, uslu bireyler olarak tanımlanırlar. Dolayısıyla bazen yaşadıkları sıkıntı tam olarak aile ve öğretmen tarafından fark edilemeyebilir. Profesyonel yardım almakta gecikebilirler. Oysa yaşadıkları kaygı ve çekingenlikleri nedeniyle potansiyellerini tam olarak kullanamadıklarından akademik olarak başarısızlık, aldıkları görevleri rahatça yerine getirebilmelerinde önemli sıkıntılar ortaya çıkabilir. Ancak bunlar oluştuktan sonra ebeveyn ve öğretmenin dikkatini çekebilirler.

Rahatsız edici davranışlarına izin verin
Psikiyatrik sınıflamada sosyal fobi olarak tanımlanan bu durum toplumda 10 kişiden birinde rastlanmaktadır. Sosyal fobik bireylerin yüzde 40ı 10 yaşın altındadır.

Bu çocukların ebeveynleri aşırı katı, disiplinli, mükemmeliyetçi ya da çocuklarını aşırı koruyan kollayan bireylerdir. Çocuklarının hata yapmasına izin vermezler. Çocuklarına aşırı eleştirel tutumlar ya da bir bebekmiş gibi davranırlar. Örneğin üzerini giy yoksa hasta olursun, derslerini çok çalış gibi aşırı müdahil tutumlar ya da neden diğerleri gibi değilsin. Sen aptal mısın? gibi kıyaslayıcı tutumlarda bulunabilirler. Bu tip ebeveynler çocuklarının zarar verici ile rahatsız edici davranışlarını pek birbirinden ayıramadıklarından çocuklarının her an mükemmel davranışları olmasını beklerler. Oysa henüz gelişmeye başlayan çocukların bazı rahatsız edici davranışlarına izin verilse bir süre sonra çocuk uygun davranışları kendisi oluşturabilecektir¦

Çocuğunuzun sözünü kesmeyin

Bu izin verme çocukların insiyatif alabilme, karar verme ve özgüven duygularının gelişimine yardımcı olacaktır. Örneğin kendisini ifade etmeye çalışan bir çocuk anne ve babası sözünü keserek Aslında şunu demek istiyor. Kendini yanlış anlatıyor gibi araya girebilir.
Bu tutum karşısında çocuk İşte yine kendimi anlatamadım. Herkese rezil oldum. Annem ve babam da beni beğenmiyor duygusu yaşayabilir. Bu da bir sonraki kendini ifade etme adımında daha şiddetli bir kaçınmasına yol açmaktadır. Yani ebeveyn de çocuklarının yanında sürekli tercüman rolünü oynayarak çocuğunun Ben yetersizim senaryosuna yardımcı olmaktadır.

Sosyal fobik çocuklar/ergenlerin tedavilerinde mutlaka aile bireylerinin de tutumları üzerinde çalışmak gereklidir. Çünkü bu durumun asıl kaynağı aile içersindeki ilişki biçimi ve çocuğa aktarılandır. Tabii ki çocuklarla da çocuğun yaşına göre psikoterapi yöntemleri ile çalışmak gereklidir. Bazı durumlarda ilaç tedavileri de tedaviye yardımcıdır.

Unutmayın, ruhsal yapıyı sağlıklı tutmanın en önemli koruyucusu kişinin kendisini sözel olarak anlatmasıdır!

alıntı (: -Bizim sağlık
resim : http://www.karacaoren40.com/kadinca_dosyalar/gecici/cekingen_cocuk.jpg

Fâtiha sûresi Fazileti...

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

Fâtiha sûresi, ölümden başka her derde devâdır.

Fâtihayı ve İhlâs sûresini okuyan, Kur'ân-ı kerîmin üçte birini okumuş sayılır.

Bir kimse evine gelince, önce Fâtiha sûresini daha sonra İhlâs sûresini okursa, Allahü teâlâ o evden fakirliği giderir, yerine huzur ve bereket ihsân eder.

Yatağa girildiğinde, uyumadan önce Fâtiha ve İhlâs sûrelerini okuyan, ölüm hariç bütün tehlikelerden emin olur.

Bir kimse, yatağa girdiğinde, Fâtiha sûresini, Âyet-el kürsî'yi, Veinne Rabbeküm âyetini.. (Muhsinine kadar), Haşr sûresinin sonunu, İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini okur, ondan sonra uyursa, Allahü teâlâ, o kimseyi her türlü tehlikelerden korumak için iki melek görevlendirir.

O iki Melek sabaha kadar onu korur. Şayet sabaha kadar vefât etmiş olursa, bütün günahları bağışlanır.

Bir kimse, Cuma namazından sonra Fâtiha sûresini, İhlâs ve Mu avvizeteyn sûrelerini yedişer defa okursa, Allahü teâlâ o kimsenin hem dünyasını hem âhiretini, hem de çoluk çocuğunu gelecek Cumaya kadar himayesine alır ve her türlü tehlikeden korur.

Yağmur suyunu toplayıp, üzerine fâtiha-i şerîfe, Âyet-el-kürsî, İhlâs ve Kul-e ûzü sûreleri yetmişer kere okunur, bu sudan aralıksız yedi sabah içenlerin hastalıkları, ağrıları zâil olur.

Ey Câbir! Kur ân da nâzil olan sûrenin hayırlısını sana haber vereyim mi? Bu Fâtiha dır. Onda her derde şifâ vardır.

Abdülazîz Dehlevî buyurdu ki:

Yedi kere Fâtiha okuyup, derd, ağrı olan uzva üflenirse, şifâ hâsıl olur.

Mevlânâ Muhammed Osman buyurdu ki:

Duâların en kıymetlisi ve fâidelisi Fâtiha sûresidir.

Fâtiha şifâdır

Ebû Hüreyre buyurdu ki:

Fâtiha sûresi indirildiğinde İblis hased ve kederinden ağlayıp inledi.

İmâm-ı Mücâhid buyurdu ki:

Şeytan dört defa inlemiştir.

1- La'nete uğradığı zaman,

2- Cennetten çıkarıldığı zaman,

3- Muhammed aleyhisselam, peygamber gönderildiğinde,

4- Fâtiha sûresi nâzil olduğunda."

radyo