Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

TESYEV’I ve engellerikaldir.com‘u TANIYALIM


Serdar Bilgili'nin diğer fotoğrafları için resme tıklayınız...


Her şey “insan” olmakla başlar. Hepimiz aynı şekilde doğduk, aynı şekilde doyduk, çocuk olduk. Sonra büyüdük, olduk. Kadın ve erkek olduk. Yaşlı ve genç. Özgür ve tutuklu. Siyah ve beyaz. Farklı sıfatlar verildi her birimize: uzun, kısa, şişman, güzel, çirkin, “engelli” olduk. Eşit olamadık bir tek. Hani herkes eşitti hayatta?! Neden bazıları daha eşittir ki bu hayatta!

Sen… Sokağa çıktığında kaç tane engelli ile karşılaşıyorsun? Karşılaştığında ne düşünüyorsun? Bir şey düşünüyor musun? Türkiye nüfusunun yüzde kaçı engelli biliyor musun? Sokakta bir engelli görmek için kaç engelin var farkında mısın? Peki onların nasıl yaşa(yama)dıklarının?

Büyüdüğünde kim olursan ol, ne yaparsan yap eşit yaşamak için çalışan insanlar var burada! Her insanın birçok engeli ve bir kalbi var. Kalbini engelleme, engelleri kaldır!

Eğer sen de insan olmayı önemsiyor, “bir engel de ben olmayayım” diyorsan;

http://www.engellerikaldir.com ‘a girerek destekleyenlere kendi adını ekleyerek hassasiyetini gösterebilir, facebook grubuna tüm listeni davet edebilir, msn iletine web site adresini yazabilir, blog veya sahip olduğun mecralarda konuya yer verebilir, konu hakkında fikir ve önerilerini e-posta gönderebilir, sponsor olabileceğini düşündüğün tanıdıklarına konuyu paylaşabilirsin.

Gün gelecek, herkes önce “insan” olacak…

Engelleri Kaldır Hareketi
www.Engellerikaldir.com

---------------------------------------------------------------------------

Engellilere daha refah bir yaşam tarzı, daha yaşanabilir koşullar sunmayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı (TESYEV), çoğu engelli yakınları olan 41 kurucu üye tarafından 1999 yılında kuruldu.

TESYEV, ülke genelinde sayıları 8 milyon olarak ifade edilen engellilerin, engeli olmayanlar gibi tüm eğitim kurumlarından yararlanabilmeleri, spor yaparak özgüvenlerini kazanmış mutlu bireyler olarak yaşamı paylaşmalarını sağlamak amacıyla, gönüllü bir grubun maddi ve manevi özverileriyle oluşturduğu bir sivil toplum örgütüdür. Bu konuda çeşitli icraatlar gerçekleştirilmiş; Engelliler sporunun en önemli gereksinimi olan spor malzemeleri çoğu yurt dışından temin edilmek suretiyle ihtiyacı olan kulüplere ve sporculara dağıtılmaktadır. Bedensel, işitme, görme ve zihinsel engellilere yönelik eğitim seminerleri, bilgisayar kursları, ulusal ve uluslararası turnuvalar düzenlenmektedir.

TESYEV geçen zaman içinde Mütevelli Üyelerinin sayısını 41’den 118’e çıkartmış ayrıca oluşturduğu ve sayıları 300’ü bulan gönül kurulu üyeleri ile çalışmalarını da toplum kesimine yaygınlaştırmıştır. Vakfımız, Spor ile Engelli bireylerin Rehabilite edilerek yaşamı paylaşmalarını sağlamış ve Ülkemizde İlköğretim’den Üniversiteye dek tüm eğitim kurumlarına örnek olacağına inandığı üniversitelerimizde okuyan başarılı engelli öğrencilerimize burs vermekte, ihtiyaç sahibi tüm engellilere imkanları dahilinde yardım elini uzatmakta ve halen bu konuda ki çalışmalarına devam etmedir.


BIZ NE YAPABILIRIZ? DIYORSANIZ …
  • Başarılı Engelli öğrencilerimiz için burs yardımı yapabilir,

  • Engelli bireylerimiz için sağlık (Ameliyat, Ortez, Protez ve rehabilitasyon) yardımında bulunabilir,

  • Engelli bireylerimize yaşamlarını biraz olsun kolaylaştırmak amacıyla Tekerlekli sandalye yardımında bulunabilir,

  • Özel günlerinizde kullanmak üzere, Vakfımız adına hazırlanmış kartlarımızdan alabilir,

  • Geliri engelliler adına kullanılan kitaplarımızdan (Kendimi Engelletmem, Futbol Basit Bir Oyun Değil) temin edebilir,

  • Düzenleyeceğimiz spor organizasyonlarımızda gönül üyeliği yapabilirsiniz.
  • Mutluluğun 5 Altın Sırrı!!

    Mutlu olmaya özen gösterirseniz, onu daha kolay elde edersiniz. İşte mutluluğu ciddiye alanlara hayatlarına geçirebilecekleri 5 muhteşem öneri... SİZİ GERÇEKTEN MUTLU EDEN NEDİR?

    Her yıl üzerine eklenen yeni sorumluluklarınız ve mutlaka yapılması gereken işleriniz arttıkça bu soruyu düşünmeye bile fırsat bulamıyor olabilirsiniz. Unutmamanız gereken, küçük şeylerle mutlu olmak sadece ruh sağlığınızı değil, fiziksel sağlığınızı da etkiler. Mutlu olmaya özen gösterirseniz, onu daha kolay elde edersiniz. RealAge doktorlarından aldığı tavsiyelere kulak verelim.Basit adımları takip ederek, hayatınızdaki coşku ve mutluluğu tekrar kazanabilir, böylelikle fiziksel sağlığınızı da korumuş olabilirsiniz.

    GÜNLÜK EĞLENCELERİNİZİN KIYMETİNİ BİLİN
    Eğer gün içerisinde yapılacakların bir listesini çıkarıyorsanız, sizi en çok eğlendirenleri de koymayı ihmal etmeyin. Yatağa uzanıp kitap okumayı, açık havada kahvaltı etmeyi, uzun bir yürüyüşe çıkmayı, oyun oynamayı, fotoğraf çekmeyi veya hiçbir şey yapmadan oturmayı seviyor musunuz? Aslında gün içerisinde bunlardan en az bir veya birkaçına ayırmak için vaktiniz var. Listenizi gözden geçirin, yapılması gerektiğini düşündüğünüz aslında kaç işi gerçekten yapmanız gerekiyor? Günlük aktivitelerinizi tekrar tartmalısınız. Belki aylardır yaptığınız bir şeyi artık yapmaya gerek yok, ancak alışkanlık yüzünden devam ediyor olabilirsiniz. Gereksiz aktiviteler çıkınca eminiz listeniz sizi daha mutlu edecektir.

    GÜÇLÜ VE BAĞIMSIZ OLUN
    Hepimizin kötü günleri olur. Bitkin hissettiğimiz ve canımızın hiçbir şey yapmak istemediği günler…Ancak öyle günlerde, sorunun tam üzerine gitmek inanın çok faydalı olacaktır. 10 dakika boyunca egzersiz yapın. Bir kere hareket etmeye başlayınca kolay kolay bırakmak istemeyeceksiniz. Bir egzersiz planı yapın ve ona sadık olun. En neşeli günde de, en kötü hissettiğiniz günde de 10 dakikalık bir egzersizi es geçmeyin. Bağışıklık sisteminiz, egzersiz planınızın düzenine göre gelişecek, ve bu sizin ruh halinizi olumlu yapacaktır. Egzersiz yapmak, sizi mutlu eder.Egzersiz sonrası bir kağıda neler hissettiğinizi yazın. Egzersiz planınıza göre ilerleyen günlerde, egzersiz biter bitmez neler hissettiğinizi kısa cümlerle not almaya devam edin.

    STRES KONUSU
    Hiçbir şeyin neşenizi almasını istemezsiniz. Fakat gün içerisinde bunu başarmak size ilk anda kolay gelmeyebilir. Gün içerisinde kısa nefes molaları verin. Evet çok basit; derin nefes alın! 3-4 tekrardan sonra kan akışınızına oksijen katmış olacak, daha sakin ve huzurlu hissedeceksiniz.Ek olarak eğer ki vakit bulabilirseniz, yoga veya masaj deneyin. Yapılan sayısız araştırma sonucunda görülüyor ki, sinirinizi hafifletir, stresi yok eder depresyon ve anksiyete duygularınızı minimuma indirir. 10 dakikalık bir yürüyüş ile, çok şekerli veya tuzlu bir atıştırmanın sizde yaratacağı rahatlama ve mutluluk hissi aynı olacaktır. Sizce hangisi daha sağlıklı?

    ELİNİZDEKİLERİ KULLANIN
    Hepimizin kendimize göre çeşitli becerileri ve ilgi alanları vardır. Gönüllü olarak yapabileceğiniz bir şeyler bulmak için, yakınlardaki okul, klup veya organizasyonları araştırın. Yeteneklerinizi başkalarının iyiliği için kullanmak, mutluluğu iki taraflı getirecektir. Yapabileceklerinizi gözden geçirin, sizin belki de umursamadığınız becerileriniz başkalarının mumla aradıkları olabilir. İnanın sizdeki yetenekleri arayan birçok kişi var. Herkesin yardıma ihtiyacı vardır, neden yardım eden siz olmayasınız?

    ETRAFINIDAKİLERE SAYGI DUYUN
    Ailenizden veya arkadaşlarınızdan birkaçı ile sohbet etmek gerçekten kolay bulabileceğiniz bir aktivite olabilir. Sizi anlayan insanlarla konuşmak kolaydır. Bu kişi sevgiliniz de olabilir. Kendinizi açmanız ve vereceğiniz güven, günlük sıkıntılarınız ve endişelerinize yeni bir bakış açısıyla bakmanızı sağlayabilecek yorumlar getirebilir. Gülmek ve mutluluk arasındaki ilişki bilimseldir. Güldüğünüz zaman, kan basıncınız düşer ve mutluluk hormonu adı verilen endorfin hormonu artar. Son olarak, işyerinizdeki ilişkileri es geçmeyin. İş arkadaşlarınız sizi yakından tanıyor olabilirler. Birbirinize vereceğiniz destek, stresli zamanlarınız için çok değerli olabilir. Siz onları dinleyin, onlar da sizi dinlesin. İş arkadaşlarınızın sizin hakkında bildiklerini yadsımayın, sahi onları her gün görüyorsunuz öyle değil mi?

    Mutlu hissetmek, duygusal hayatın olduğu kadar fiziksel hayatınızın da çok önemli bir parçasıdır. Zamanınıza ve bağımsızlığınıza değer verin, kendi gücünüz ve yeteneklerinizi kullanabileceğiniz alanları seçerseniz, bu sizin hem ruhunuzu hem de vücudunuzu kendine getirecektir.

    kaynak :http://gezz.org/index.php/saglik/saglikli-yasam/43-saglikli-yasam/315-mutlulugun-5-altin-sirri

    Farid Farjad: Kemanı Ağlatan Adam

    Kimi zaman hüzünleri vardır insanın melankolik ve kırgın hallerinde gözyaşlarını, söylenemeyen kelimeleri, kimseye açık edilmemişleri parmaklarıyla yüreğinden akıp gelen hisleriyle Fars kültüründe yüzyıllar önce Rebab diye bilen ve modern kültürde gelişip az da olsa değişen kemanıyla gam ve kederi harmanlayıp içinizi yakarçasına, kemanını inleterek nağmelerini gözünüzde bir damla yaşa, boğazınızda takılı kalan bir nefese, yüreğinizi yakan bir kora çevirir; sözün bittiği yerdedir, ezgileri tanıdıktır dinleyene onun adı: Farid Farjad'tır.

    Türkiye'nin Farid Farjad için değeri ve anlamı çok özel. Kendisini artık hiç gidemediği ülkesinde gibi hissediyor buralarda.
    Türkiye'nin Farid Farjad için değeri ve anlamı çok özel. Kendisini artık hiç gidemediği ülkesinde gibi hissediyor buralarda.

    Farid Farjad 1938 yılında İran'ın Tahran kentinde dünyaya geldi. Rebab'ın evladı olan kemanla tanışması 4 yaşında olur ve kemanını bir daha sol elinden hiç ayırmaz. Eğitimini de yine müzik üzerine yapar. Tahran Müzik Konservatuarı'nda Klasik Müzik ve Batı Müzik Kültürü üzerine master yapar. Mezun olduktan sonra Tahran Senfoni Orkestrası'nda Başkemancı'lığa kadar yükselir. İran Müzik Tarihi'nde kendisinin çok önemli bir yeri vardır. İran Müzik kültüründen birçok derleme yapar ve akademik olarak da birçok faliyeti yürütür.

    Ancak müziği çok seven İran halkı 1979 yılında Ayetullah Humeyni'nin İslam Devrimi ile tanışır. Müzik artık yasaktır. Tüm devrimlerin aksine İran'daki devrim yasakların ve zorlamaların getirdiği sıkıntılı günlere gebedir. Bunu önceden gören Farid 1978 yılında müziğe devam edebilmek uğruna ülkeden çıkar ve Kaliforniya'ya gider. Türkiye'ye geldiğinde ODTÜ'de verdiği konser esnasında seyircilere şöyle seslenmiştir: “Türkiye ülkem kokuyor” demiş akabinde seyircilerin ve sevenlerinin yüreklerinde yara açan bir ses tonuyla “Ama ülkem burası kadar şanslı değil. Sizin babanız, Atatürk’ünüz var. Umarım bir gün benim ülkem de bu kadar şanslı olur.”

    Farid Farjad,
    Farid Farjad, "Kemanı Ağlatan" namıyla tanınııyor.

    Devrim onun müzik yapmasını yasaklayınca Amerika'ya kaçar. Aslında daha sonraları verdiği ropörtajlarda bunu: "Devrim benim için çok iyi oldu. Yoksa ABD’ye gitmezdim. Memleket hasreti çekmeyeceğimden kemanımla “o günler”i de aramazdım. Ülkemden ayrılmam beni daha çok kemana itti, hislerimi yansıtmak için. Ama yapacak bir şey yoktu, çıkmak zorundaydım. “Müzik yok artık.” demişlerdi. Ülkemi, insanlarımı çok özledim ama yapacak bir şeyim yok. Çünkü benim hayatım keman. Bunu yansıtamayacağım bir yerde yaşayamam. Kemansız bir hayatım olamaz." diye ifade edecektir. Amerika'ya gitmek Farid Farjad'ı kemanıyla başbaşa bırakır. Hissettiklerini vatanına uzaklarda olmanında verdiği hislerle ve hüzünle melodilere dönüştürmeye başlamıştır.

    Keman üstadının bilinmeyen yanlarından biriside Pipo tutkusu.
    Keman üstadının bilinmeyen yanlarından birisi de pipo tutkusu.

    Farid Farjad ilk albümünü 1989 yılında Anroozha 1 (O Günler) Adıyla 51 Yaşında çıkardı. Sürgündeki onbirinci yılında müzik kariyerine geç gelen bir albümle adım attı. Albümlerinin tamamında sadece keman ve piyano kullanmıştır. İlk albümünde piyanoda Farjad'a, yakın dostu olan Abdi Yamini eşlik etmiştir. Abdi Yamini ile 1984 yılında tanışırlar ve çalışmaya başlarlar. Piyano ve kemanı kardeşleştiren ve müthiş bir uyum sağlamalarına neden olarak; dostluklarına ve hissettiklerinin aynı olmasına bağlıyor. Uzun yılların deneyimi kabına sığmaz ve yine aynı sene Anroozha 'yi piyasaya sürer. Şarkılarındaki derin hüznün sebebi olan hasretliği ve gamı artık sadece kendi içinde yaşatmayacak albümlerindeki şarkılarıyla tek söz söylemeden dinleyecilerine ulaştıracak, paylaşacaktır. 1990 yılında Anroozha 3, uzun bir aranın ardından 1997'de Anroozha 4 gelir. İlk dört albümde Abdi Yamini ona piyanoda eşlik eder. 2006 yılında gelen son albüm Anroozha 5'te ise piyanist eşi Mitra Tavakoli Farjad kendisine hayatında olduğu gibi piyanoda eşlik edecektir. Özlediği geçmişindeki anılara, hayatına ithaf edilen bir hüzün gibidir; Anrooza adı "O Günlere" adanmış bir adak gibidir. Sol elindeki kemanına yüreğini koymuş bir adam tek bir söz söylemeden uzaklara alıp götürürken.

    Dünyanın en iyi keman virtiözlerinden biri Farid Farjad hakkettiği değeri henüz bulamamış olsa da hayran kitlesi Amazon'da yapılan bir ankete göre 20 milyonu geçmek üzere klasik müzikten sıkılan müzik dinleyicileri için en iyi alternatif olarak görülüyor.
    Dünyanın en iyi keman virtiözlerinden biri Farid Farjad hakkettiği değeri henüz bulamamış olsa da hayran kitlesi, Amazon'da yapılan bir ankete göre 20 milyonu geçmek üzere klasik müzikten sıkılan müzik dinleyicileri için en iyi alternatif olarak görülüyor.

    Dünyada kemanını özgün doğu ritmleriyle en iyi icra eden keman üstadının en çok sevilen eserlerinden Golha, Taghtam Deh, Pari Kojai, Robabeh Jaan, Soghati başlıcaları olarak sayılabilir. Ayrıca Sarı Gelin ve Ayrılık adlı Türk Halk Müziği eserlerini de kemanıyla icra etmiştir. Halen Amerika'da yaşayan ve kemanındaki hüzünlü nağmeleriyle bizleri uzaklara kendi içimizde derinlere doğru bir yolculuğa çıkaran üstad 71 yaşında ve yeni bir albüm için çalışmalarına devam ediyor.

    En çok sevilen eserlerinden “Tagatam Deh” İran’ın en büyük bestecilerinden Homayoon Khorram’in bir eseri.
    En çok sevilen eserlerinden “Tagatam Deh” İran’ın en büyük bestecilerinden Homayoon Khorram’in bir eseri.

    Yazı için referans alınan kaynaklar:
    http://murshedeee.spaces.live.com/blog/cns!324C6126DCD7E618!2649.entry
    http://www.faridfarjad.net
    http://en.wikipedia.org/wiki/Farid_Farjad
    http://www.lastfm.com.tr/music/Farid+Farjad

    kaynak : http://www.hafif.org/

    10 Ağustos 2009 Pazartesi

    Dost Kazanma ve İnsanların Gönlünü Fethetme Sanatı ...


    Çoğu defa hayatta kendimizi yalnız, yapayalnız hissederiz. Birçoğumuz, çok sıkıldığımız anlarda bile, bir dostumuza telefon açıp da "ocağa çayı koy, birazdan ailecek size geliyoruz" deme rahatlığına sahip değiliz. Veya arkadaşımıza "bu akşam yemeğe bize davetlisiniz" diyemeyiz. Hele hele "yarın akşam yemeğe size geliyoruz" demeği aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Hayatta karşılaştığımız ferd", sosyal, meslek" hattâ ailev" problemlerimizi, canımızı sıkan bir yığın olayı, çok içten bir şekilde anlatacak ve bizi çok samim" bir şekilde dinleyecek, dertlerimizi paylaşacak dostlar arar durur da, fakat bir türlü bulamayız.
    Halbuki büyük kentlerde yaşamaktayız ve belli bir sosyal statüye sahibiz. Etrafımızda görünüşte bir çok meslektaşımız, arkadaşımız, dostumuz ve bir yığın yakınımız, akrabamız var. Ama onlarla münasebetlerimiz hep, bir resmiyet içinde geçer ve daima aramızda geniş bir mesafe bulunur. Zaman zaman candan bir arkadaşımızın, bir aile dostumuzun veya her an yanına gidip her şeyimizi anlatabileceğimiz hürmete lâyık bir büyüğümüzün olmadığını acı acı fark ederiz.

    Bütün bunların sebebi nedir? 21. yüzyıla girerken bir çok problemine çözüm üreten insan, acaba niçin bu hayat" önemi hâiz konuda cidd" bir mesafe kat edememiştir? Bizi birbirimize karşı bu kadar resm", soğuk ve mesafeli yapan sebepler nelerdir?

    Aslında bütün bu soruların cevapları, bizim insanlarla münasebetlerimizde, söz ve davranışlarımızda gizlidir. Yani insanları hayatta bu kadar yalnız hâle getiren yine kendileridir. Eğer insanlar, hayatta öğrendikleri bir çok konu için ayırdıkları zamanın belki yüzde birini, bu soruların cevaplarını bulmak için harcasalar, bunun karşılığını hayatları boyunca fazlasıyla görürler ve çok büyük ve önemli bir problemi çözmüş olurlar.

    İnsan" münasebetlerde, insanları birbirlerine yaklaştıran, onları çok samim" dost, vefakâr bir arkadaş, candan bir yoldaş hâline getiren birtakım altın kaideler vardır. İşte biz bu yazımızda bu kaideler üzerinde durmak istiyoruz.

    Birinci Kural: Arkadaşlarınızı, dostlarınızı, yakınlarınızı, hattâ hiç kimseyi tenkit etmeyiniz.

    Çünkü insan" münasebetlerde tenkit çok tehlikeli bir kıvılcımdır. İnsan" münasebetler, dost kazanma gibi konularda dünyaca ünlü Amerikalı uzman Dale Carnegie bu konuda şunları anlatır:

    "Çok gençtim. Yazarları konu alan bir yazı hazırlıyordum. Bazı yazarlara mektup yazıyor, onlardan cevap alıyordum. Bana gelen mektupların birinin sonunda şöyle bir not vardı: "Dikte edilmiş fakat okunmamıştır." Yani mektup birine cümle cümle yazdırılmış fakat yanlışlık, eksiklik var mı diye okunmamış. Bu mektubu gönderen yazara çok özendim. Kimbilir ne kadar meşguldü ve şüphesiz ne kadar önemli bir insandı. Bu nottan öyle etkilendim ki, bir zamanlar Amerikan edebiyatının ünlüleri arasına girmiş olan Richard Harding Davis'e yazdığım mektubun sonuna aynı notu ekledim: "Dikte edilmiş fakat okunmamıştır." Böylece ben de önemli ve çok meşgul birisi olduğumu anlatmış oluyordum. Davis'ten cevap olarak benim yazdığım mektup geldi. Davis küçük bir not ekleyerek mektubumu iade ediyordu ve bana "Terbiyesizlik yolunda kendinizi geçmişsiniz" diyordu.

    "Davis tamamen haklıydı. Belki az bile söylüyordu. Fakat neticede bana hakaret ediyordu ve ben bir insandım. Davis'in bu hareketini, haksız ve hatalı olan ben olduğum hâlde, hiçbir zaman affetmedim. Onun ölüm haberi duyulduğunda pek çok insan üzülürken, benim hissettiğim, itiraf ederim ki yalnızca yıllar önce işittiğim hakaretin acısıydı.

    "İşte siz de ölünceye kadar devam edecek bir kırgınlık meydana getirmek istiyorsanız, hemen haklı veya haksız acı bir tenkide girişiniz."

    İnsan kupkuru bir mantıktan ibaret değildir. İnsan daha çok hiss" bir yaratıktır. Gururu, nefs" istekleri, peşin hükümleri, doğruluğuna kesin olarak inandığı dogmaları vardır. İnsanlarla münasebetlerimizde asla unutmamamız gereken gerçek budur.

    Çok tehlikeli bir kıvılcımdır tenkit. Bir kıvılcım, bir barut fıçısından farksız olan insan gururunu anında infilâk ettirebilir. Ve böylece biz, en kıymetli dostlarımızı, arkadaşlarımızı, yakınlarımızı kaybedebiliriz.

    İnsan" münasebetlerde çok başarılı olan Benjamin Franklin'e başarısının sırrı sorulduğunda bunu şöyle cevaplandırmıştı:

    "Her değersiz adam, durmadan tenkit eder. Durmadan şikâyet eder. Durmadan suçlar. Ben hiç kimsenin kusurundan, kötülüğünden bahsetmedim. Herkesin iyi tarafları vardır. Ben hep o iyi tarafları anlattım. Benim başarımın en önemli sırrı budur."

    Netice olarak, başkalarını suçlamak, tenkit etmek yerine, onları anlamaya çalışmak, çok daha faydalıdır. İnsanların niçin, hangi sebeplerle, tenkidini düşündüğümüz şekilde davrandıklarını kavramaya çalışmalıyız. Bu yol, tenkitten çok daha tesirli ve yapıcıdır. İnsanlar arasında sarsılmaz bir sevgi, kardeşlik, dostluk, arkadaşlık, hoşgörü, nezaket ve zerâfet olması, insanların birbirini durmadan tenkit etmesiyle değil, anlamaya çalışmasıyla mümkündür.
    İkinci Kural: İnsanları takdir ediniz, onlara önemli bir kişi olduklarını hissettiriniz, onlara yalana kaçmadan iltifatta bulununuz.

    Ünlü düşünür John Dewey, insanlardaki en önemli duygulardan birinin, önemli olma arzusu olduğunu söyler. Fakat ne yazık ki uyku ve gıda kadar ihtiyaç olan önemli olma arzusu, uyku ve gıda kadar kolay tatmin olmaz.

    Samim" bir takdiri, iltifatı hangimiz özlemeyiz? Hangimiz bulduğumuz zaman reddederiz.

    Yıllar önce çok sevdiğim ticaret adamı bir ağabeyimiz bana, "hocam, arkadaşlar yanıma geliyorlar, 'ağabey sen şöylesin, sen böylesin' diye bir yığın takdir edici sözler söyleyip, çok tatlı iltifatlarda bulunuyorlar. Ben bu arkadaşların bana iltifat ederken saydıkları vasıfların, özelliklerin bende olmadığını adım gibi biliyorum fakat, yine de hoşuma gidiyor" dedi. Evet, yapmacık olmayan, samim" bir takdirden, bir iltifattan hoşlanmayacak kimse yoktur.

    Güzel sözler duyma, takdir edilme, önemli, değerli bir insan olma arzusu; insanın içini kemiren açlıkların, susuzlukların en şiddetlisidir. Bazı insanlar bu arzuya esir olmadan iradelerini kullanarak kendi yerlerini bilirler, fakat büyük çoğunlukla insanlar bu arzunun tuzağına düşüp kendilerine yapılan ve gerçek olmayan abartılmış iltifatlara mağlup olurlar. Dostlarımızı bu şekilde aldatmaya da hakkımız yoktur. Onları hakikaten kendilerinde olan güzellikleri için veya haklarında hüsn-ü zannımız olduğu takdirde, yerinde iltifatlarla meşru şekilde medh etmeliyiz. Aksi takdirde riya ve dalkavukluk gibi insana yakışmayan davranışlara girmemiz işten bile değildir.

    İyi insan olmak isteyen fakat bir türlü fırsatını ve ortamını bulamayan insanların, küçük de olsa iyi yönleri varsa, bu yönlerini kuvvetlendirmeleri için onların yüzüne karşı iltifat etmek daha faydalı olur. O kişinin takdir edilmesi kendine olan güveni artıracak "demek insanlar iyi yönlerimin de farkına varabiliyorlarmış" diyerek, daha iyi olmaya gayret edecektir. Bazı bilim adamlarına göre, yaşadığımız dünyada önemli olma fırsatı bulamayanlar, kendilerine ayrı bir dünya kuruyorlar ve o dünyada çok önemli birisi olarak yaşıyorlar.

    Dale Carnegie, sahasında otorite olan bir doktora soruyor: İnsanlar neden deliriyor? Doktor şöyle cevap veriyor: Hiç kimse bunu tam olarak bilemez, ancak, çoğunun gerçekler dünyasından kaçarak, önemli oldukları bir dünyaya göçtükleri muhakkak.

    ABD'de çelik üretimi konusunda ondan çok daha bilgili insanlar varken, niçin Schwap'a yılda bir milyon dolar maaş veriyorlardı. Çünkü Schwap, insan idare etme sanatının ustasıydı. Schwap diyor ki:

    Ben insanlara heyecan verebiliyorum. İnsanın yeteneklerini geliştirmesi ve kullanabilmesi, takdir ve teşvik edilmesine bağlıdır. Yöneticilerinin tenkitleri kadar, insanın çalışma ve başarma aşkını ve şevkini öldüren bir şey yoktur. Ben insanlara hız vermek için onları överim. İnsanlarda kusur bulmaktan nefret ederim. Beğendiğim bir şeyi takdir etmekte asla gecikmem. Bundan da büyük bir zevk alırım. Şimdiye kadar ünü, makamı ne olursa olsun tenkit yerine, iltifat duyup da daha çok gayrete gelmeyen hiç kimse tanımadım.

    Üçüncü Kural: İnsanlara karşı gülümseyiniz. Yüzünüzü ekşitmeyiniz.

    Peygamber Efendimiz (sas)'in tavsiye ve davranışlarından bir çoğu dost kazanmanın pratik ölçülerini vermektedir. Daima mütebessim ve huzur veren bir çehre ile insanların arasında bulunan, üzüntülü olsa bile yüzünü ekşitmeyip ancak mahzun duran bir Nebi'nin ümmeti olan bizler, maalesef sokakta, okulda, otobüste hep suratımız asık ve her an patlayacakmış gibi geziyoruz.
    Dördüncü Kural: İnsanlara karşı cömert olunuz. Küçük menfaatlere tenezzül etmeyiniz.

    Cömertlik ve eli açıklık en önemli vasıflarınızdan biri olsun. Bu sizi asla fakir yapmaz ve sizin iktisatlı yaşamanıza bir eksiklik getirmez. Bir çay içirmekle, bir yemek yedirmekle çok gönüller fethedebilirsiniz; bir çay içirmekten kaçarak, insanlar arasında pinti diye anılmakla da çok insanı kaçırabilirsiniz.

    Beşinci Kural: İnsanlardan selâmı esirgemeyiniz.

    Selâmla girdiğiniz bir yerde ve bir toplulukta size karşı olan peşin hükümler ve kötü bakışlar birden değişecek ve ortalık yumuşayacaktır. İnsanların gerilimi ve atmosferin sıkıntısı rahatlamaya dönüşecektir. Kırıcı konuşma yapmaya hazırlananların süngüleri düşecektir.

    Altıncı Kural: İnsanlara karşı açık ve doğru sözlü olunuz, fakat bu sizin her doğruyu, hem de katı ve kırıcı bir üslûpla söylemenizi gerektirmez.

    İnsanlara karşı ikiyüzlü davranmayın, açık ve net olarak düşüncelerinizi yumuşak ve sakin, mümkünse mütebessim bir şekilde söyleyiniz. Söyleyecekleriniz arkadaşınızın küçük düşmesine sebep olacak bir davranışı ise ve onun pişmanlığını hissettiniz ise söylemeyin ve Allah (cc)'ın Settar ismine uygun davranın. Eğer bu kötü davranışını düzeltmesini istiyorsanız, kimsenin olmadığı bir yerde onu üzmemeye ve kırmamaya çalışarak, hattâ özür dileyerek ikaz etmeye bakın.

    Netice olarak arkadaşlarımızı, dostlarımızı, yakınlarımızı, hattâ hiç kimseyi tenkit etmeyelim. İnsanları daima takdir edelim, onlara önemli bir kişi olduklarını hissettirelim ve sevdiklerimize iltifatta bulunalım. Daima mütebessim ve güleryüzlü olalım, cömert davranalım, selâmı eksik etmeyelim. İşte o zaman çevremiz her şeyini bizimle paylaşmaktan mutluluk duyan dostlarımızla dolacak ve biz onların gönüllerinde daima seçkin bir yere sahip olacağız.

    Yrd.Doç.Dr Fatih BAYRAKTAR
    kaynak : http://www.donusumkonagi.net/makale.asp?id=2848&baslik=dost_kazanma_ve_insanlarin_gonlunu_fethetme_sanati_

    resim : http://www.ezgimuzik.net/forums/hakiki-dost-t19290.html

    Güvenli Yaşam Gönüllüleri Eğitim Programına Ücretsiz Kayıt Olun...

    Güvenli Yaşam Gönüllü Kampanyası

    Sevgili İstanbullular, İstanbul'umuz deprem ve benzeri afet riskleri ile karşı karşıya bulunan bir kenttir. Afetlerle mücadele için yapılan kentsel hazırlıkların en önemli ve tamamlayıcı unsuru vatandaşlarımızın bu konuda bilgilenmesidir. İstanbul Valiliği'nin afete hazırlık eğitimlerine katılarak;

    • İstanbul için yürütülen afete hazırlık çalışmalarının bir parçası olmak,
    • Afetlerin neden olabileceği olası risklere karşı, nasıl hazırlanabileceğimizi öğrenmek,
    • El ele vererek afetlere karşı toplumsal güç birliği oluşturmak,
    • Güvenli yaşam kültürünü toplum genelinde yaygınlaştırmak,
    • Kendinizi, ailenizi ve İstanbul’u olası afetlere karşı korumak

    için sizleri Güvenli Yaşam Gönüllüsü olmaya davet ediyoruz.

    radyo