Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

24 Şubat 2010 Çarşamba

MEVLİD KANDİLİ

Mevlid Kandili Peygamber efendimizin doğuşu.Herkesin kandili mübarek olsun

“bir gece”

ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
kumdan ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
lâkin, o ne husrandı ki; hissetmedi gözler,
kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi;
bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi;
bir kerre de mâmûre-i dünya, o zamanlar,
buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zeminin,
salgındı, bütün şark’ı yıkan tefrika derdi.
derken büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
bir nefhada insanlığı kurtardı o mâsum,
bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
aczin ki ezilmekti bütün hakkı, verildi;
zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
âlemlere rahmetti evet şer’-i mübîni,
şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi.
dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi.
medyundur o mâsuma bütün bir beşeriyyet...
ya rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.

mehmet âkif ersoy
===================================================================
Anahtar; Sevmek



Ne iş yaptığımız önemli değil. Önemli olan; severek, benimseyerek, isteyerek yapmak ve ondan kendi adımıza olduğu kadar, yanı başımızdakiler için istemek, özümsemek, empati yapmak ve en önemlisi sevmek.



Toplum adına da bir görev, bir sorumluluk çıkarmak. Çünkü biz; bu toplumun bir ferdiyiz.



Ben de varım diyebilmek için yarınları beklemeye de gerek yok. Neden hemen şimdi yeni bir başlangıç yapmıyor ve kucaklamıyoruz hayatı? Hayatın zorlukları elbet olacaktır. İnişlerin çıkışların olmadığı bir yol var mı? Yorulmadan yollar katedilebilir mi?



Çoğu kez, zirveye ulaşmak için öyle çaba sarf ediyoruz ki, belki yarı yolda kalıyoruz. Belki de tırmanışı tamamlıyoruz. Çoğu zaman da, yanı başımızdaki mutluluğu fark edemiyoruz.



Yalnız olmadığımızı bir anlayabilsek, belki her şey daha güzel olacak. Tadına vararak yaşamanın yeri, yaşı, zamanı olmaz. Hiçbir şey için gecikmiş sayılmayız. Yeter ki bulunduğumuz durumu ve elimizdekilerin kıymetini bilelim. Bahanelere sığınmayıp uyanalım artık.



Elimizde her kapıyı açan ve adına sevgi denen bir anahtar bulunduğunu hiç unutmayalım.



Onu bir pazarlık olarak da görmeyelim. Beklentisiz ve karşılıksız sevelim. Çünkü ona gönül verenler, hayatın değerini çok daha iyi bilirler.



Bırakalım da gül kokuları sarsın yüreklerimizi. Etrafımızdaki her şeyin, sevgi ile beslendiğini görsün artık gözlerimiz...
ZEYNAL KAPLAN
kaynak_: http://www.samsathaber.com/index.php?ind=reviews&op=entry_view&iden=95

"Hocalı Katliamı"nın Yıldönümü















Ermenilerin Dünyanın Gözü Önünde Azerbaycan’da İşledikleri İnsanlık Suçu Hocalı Katliamı
Ermeniler, 1987 yılından itibaren, Büyük Ermenistan ideali çerçevesinde, diasporanın da desteği ile Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine saldırılarını yoğunlaştırdı.

1992’de, Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece, bölgedeki silahlı Ermeniler, 366’ncı Rus alayı ile birlikte Dağlık Karabağ’daki Hocalı Kasabasına saldırarak, tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptı.

Hocalı kasabasını tamamen yakan Ermenilerin katlettiği Azerbaycan Türklerinin sayısı, resmi bilgilere göre, 613.

Bunlardan 106’sı kadın, 63’ü çocuk 70’i de yaşlı…. Cesetlerin çoğu da yakıldı…

76’sı çocuk 487 kişi de ağır yaralandı…

Olmadık işkenceler uygulanan bin 275 kişi de esir alındı.

Bunlardan 800’ü daha sonra serbest bırakıldı. Ancak, 500’e yakın Azerbaycan Türkü hala kayıp..

Hocalı’daki vahşet ve katliam, Ermenilerin "Büyük Ermenistan" ideali çerçevesinde, 1987 yılından itibaren, Ermeni diasporası ile birlikte yeni hedef olarak seçilen Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan Türklerinden boşaltılması amacına yönelik olarak gerçekleştirildi.

Ermenilerin "toprak genişletmek" arzusuna, tarihi Türk düşmanlığı ve nefreti de eklenerek işlenen bu katliamla, çağın en büyük zulmü ve katliamı Hocalı’da yaşanmış oldu. Hocalı katliamı sadece Azerbaycan Türklerine karşı değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş ve tarifi imkansız bir insanlık suçudur.

Vahşeti Yaşayan Fransız ve Ermeni Gazetecilerin Katliamı Anlatan Satırları
Hocalı katliamını yerinde gören Fransız gazeteci (Jan İv Junet) gördüklerini gazetesine şu satırlarla geçiyordu:

"Alman faşistlerin gaddarlığını çok duydum ve okudum. Ama 5-6 yaşındaki çocukları, sivil halkı öldüren Ermeniler, onlardan da beter"

O vahşeti yaşayıp bunu aktaranlar arasında bir de Ermeni gazeteci vardı. Daud Kheyriyan "Haçın Hatırı İçin" isimli kitabında Hocalı katliamını şu sözlerle anlatıyordu:

"... Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, 2 Mart günü Hocalı’nın 1 kilometre batısına 100 Azeri cesedini getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir Ermeni asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. O sırada sanki yanmakta olan ölü bedenler arasında bir çığlık işittim... Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm, onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler"

Hazırlayan: Ali Doğan


kaynak :http://www.trt.net.tr/haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=c54014df-a79b-4247-9142-f8a509121b07

radyo