Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Aile Kan Gurubu Veritabani Olusturuyoruz..


Sevgili Site sakinleri, ailemizdeki bireylere ait kan guruplarini saklayacagimiz bir veritabani olusturuyoruz. Bu veritabani ile acil durumlarda en yakindaki uygun kisiye ulasmayi ve gerekli kan ile ilgili hastaya müdahale süresini en kisaya cekmeyi umuyoruz.

Yaz tatili oldugundan site izlenirliginin oldukca düsmüs olmasi sebebi ile calismamizi sadece bu duyuru ile sizlere ulastirmayi ve bilgilendirme babinda bir ileti gecmeyi uygun gorduk.

en kisa zamanda ivedikle bu veritabaninin olusturulmasini saglayacagiz.

kendi alenizdeki kisilerin isim, dogum yili ve kan guruplarini

bapaydin@msn.com adresine eposta ile gondermenizi rica ediyoruz.

ilgi ve alakaniz icin simdiden tesekkurler.

Apaydinailesi.com

Optik İllüzyonlar ...

optik illüzyonlar genelde görsel algılamamızın aldatılmasıyla oluşturulur. Bu sitede en ünlü örnekleri bulunmaktadır. Yazının devamında türkçe açıklamaları bulabilirsiniz.

Blivet
Blivet
Blivet çözülememiş bir çizim ve gerçekte varolması imkansız bir cisimdir. 3 adet silindirik uç gibi görünen çıkıntılar ortak noktada dikdörtgensel bir hal almaktadır.
Bezold Efekt
Bezold Efekt
Alman bir meteorolog olan Wilhelm von Bezold tarafından adlandırılan bu efekt, renklerin ortam rengine göre farklı görünmesi temeline dayanıyor. Beyaz arkaplandaki kırmızı renk daha açık, siyah arkplandaki kırmızı renk ise daha koyu görünüyor.
Cafe duvarı illüzyonu
Cafe duvarı illüzyonu
Dr.Richard Gregory'nin ilk olarak farkettiği bu illüzyon siyah beyaz briketlerin dizili olduğu bir düzende, yatay ve birbirine paralel çizgilerin eik gibi görünmesine dayanıyor. İllüzyonu yaratmak için 2 püf nokta var. Birincisi; briketlerin etrafı "mortar" denilen gri çizgiyle çevrili olmalı çünkü bu siyah ve beyaz arasındaki geçiş rengi. İkincisi; aynı renkteki briketler aynı sütunda sağlı sollu kaydırılarak belli bir düzene göre yerleştirilmeli.
Chubb illüzyonu
Chubb illüzyonu
sunuma bagli olarak kontrast farkliligi gosteren bu illüzyonda, düşük kontrastlı bir öbek tekdüze bir arkaplanda
yüksek kontrastlı görünüyor, halbuki yüksek kontrastlı bir arkaplanda olduğu gibi düşük kontrastlı görünüyor.
Ebbinghaus illüzyonu
Ebbinghaus illüzyonu
göreceli büyüklük algısına yönelik bir illüzyon. çevresi daha büyük disklerle çevrili olan turuncu disk, çevresi daha küçük disklerle çevrili olana göre daha küçük görünüyor, halbuki iki turuncu diskde aynı büyüklükte.
Fraser spiral illüzyon
Fraser spiral illüzyon
hatalı spiral veya burkuk sicim olarak da adlandırılabilen bu illüzyon, birbiriyle örtüşen siyah yay parçacıklarının görünürde bir spiral oluşturmasıyla meydana gelmektedir. Ancak bu yay parçacıkları birleştiğinde ortak merkezli bir çember oluşturmaktadırlar, bu da imkansız bir spiral demektir.
Hermann Grid illüzyonu
Hermann Grid illüzyonu
1870 yılında Ludimar Hermann tarafından kazara farkedilen bir illüzyon. Siyah bir arkaplan üzerine ızgara şekşinde çizilen beyaz (veya çok açık tondaki renkler) ızgarada ki parçaların kesişim noktalarında ortaya çıkan gri hayalet lekeler, doğrudan kesişim noktasına bakıldığında yok olmaktadır.
Hering illüzyonu
Hering illüzyonu
1861 yılında Alman fizyolog Ewald Hering tarafından keşfedilen bu illüzyonda dik kırmızı çizgiler birbirine paralel iki doğru parçasıdır. Ancak arkaplanda ki açılı çizgilerin yanlış bir derinlik algılayışı ve perspektif oluşturmasıyla dışa doğru boğumlu görünmektedirler.
İmkansız Küp illüzyonu
İmkansız Küp illüzyonu
Bu illüzyon Necker küpü olarak adlandırılıyor ve insan gözünün 2 boyutlu çizimleri bazen 3 boyutlu cisimler halinde görebilmeleri yanılgısına dayanıyor. Kağıt üzerine çizilen 2 boyutlu bir küp şeklinin her bir kenarına 3.boyut katarak onları sert ve kalınlık sahibi birer kenar gibi çizersek ortaya bu imkansız küp çıkmaktadır.
İzometrik illüzyon
İzometrik illüzyon
iç-dış illüzyonu olarak da adlandırılan bu anlaşılması güç figür çift yönden istikrarlıdır. orta çizginin dışa veya içe bir çıkıntı yapması muhtemeldir, nasıl görmek istiyorsak o şekilde görürüz.
Jastrow illüzyonu
Jastrow illüzyonu
Bu illüzyon 1889 yılında Amerikalı psikolog Joseph Jastrow tarafından farkedildi. şekilde görünen iki parça özdeştir ancak alttaki daha uzun görünmektedir çünkü üsttekinin sol iç bükey köşesi alttakinin sol dış bükey köşesine denk getirilmiştir.
Kanizsa üçgeni
Kanizsa üçgeni
bu illüzyon 1955 yılında italyan bir psikolog Gaetano Kanizsa tarafından farkedilmiştir. Görüntüde beyaz eşkenar bir üçgen görülmektedir, ancak öyle birşey çizilmemiştir.
Lilac Chaser
Lilac Chaser
Eflatun takipçisi olarak adlandırabileceğimiz bu görsel illüzyon Pac-Man efekt olarakda bilinmektedir. 12 adet silik eflatun (pembe yada macenta da olabilir) disk bir çember oluşturacak (saatin rakamları gibi) şekilde dizilmiştir. gri arkaplan üzerine merkeze siyah bir artı çizilmiştir. eflatun diskler saatin ters yönüne doğru birer birer yanıp söner; ilk disk 0.1 saniyeliğine, sonraki 0.125 saniyeliğine vs. gözlemci 20 saniye boyunca ortadaki artıya baktıktan sonra eflatun disklerden oluşan çemberi yeşil bir şeridin dolaştığını ve eflatun dikslerin yok olduğunu görür.
Hareket illüzyonu
Hareket illüzyonu
optik illüzyonların en eğlencelilerinden olan hareketli illüzyonlar etkileşim halindeki renk kontrastları, şekillerin kullanılışına dayalı olarak statik görüntülerin hareket halindeymiş gibi görünmesi temeline dayanır. Bu linkten resme büyük boyutta bakınız!
Necker Küpü
Necker Küpü
Daha öncede bahsettiğimiz bu Necker küpünün özelliğinden birkez daha detaylı bahsedelim. İsometrik perspektifle çizilen (yani hepimizin kağıda çizdiği basit küp figürü) bu küpde 3-boyutta birbirine paralel kenarlar kağıt üzerinden birbirine paralel doğrular olarak çizilir ve iki doğru kesiştiği zaman 2-boyut bize hangisinin önde hangisinin geride durduğunu gösteremez. Böylece şeklin içe doğru mu girdiğini dışa doğru mu çıkıntı yaptığını bilemeyiz. Bu duruma çoklu-kararlılık denir.
Orbison illüzyonu
Orbison illüzyonu
1939 yılında psikolog William Orbison tarafından tanımlanan bir illüzyon. Arkaplan yüzünden bir perspektif oluşmuş gibi görünüp, ortadaki kare şekli bükük ve seğirtik durmaktadır. Bu sağlayan şey arkaplan çizgilerinin karenin kenarlarıyla birleştiği yerlerde bıraktığı çakışma izlenimidir. Bu illüzyon Hering ve Wundt illüzyonlarının farklı bir versiyonu olarak kabul edilebilir.
Poggendorff illüzyonu
Poggendorff illüzyonu
1860 yılında alman fizikçi Johann Poggendorff tarafından keşfedilen bu illüzyon beynin diagonal çizgileri ve yatay, dikey kenar şekillerini algılayışına dayanmaktadır. birinci şekilde siyah ve kırmızı çizgiler gri bir dikdörtgen tarafından örtülmüş olup, mavi çizgi kırmızı çizgi yerine siyah çizginin devamı olacak şekilde konuşlanmıştır. Ancak ikinci şekilde durumun böyle olmadığı görülmektedir.
Adelson’ın dama tahtasında gölge illüzyonu
Adelson’s dama tahtasında gölge illüzyonu
Görüntüde siyah-beyaz karelerden oluşan dama tahtası üzerinde duran yeşil bir silindirin tahtayı diagonal ortadan kesecek şekilde düşen gölgesi görülmektedir. Bu görüntüde gölgedeki beyaz bölgenin tonu (B karesi) ışıktaki siyah bölgenin tonuyla (A karesi) aynıdır. Ancak illüzyon sonucu A ve B karelerinin renk ve tonları çok farklı görünmektedir.
Beyaz illüzyon
Beyaz illüzyon
Bu illüzyon farklı çevreler içerisinde aynı parlaklıktaki renklerin farklı görünebileceği temeline dayanmaktadır. Gri bloklar tamamen aynı parlaklığa sahip olmalarına rağmen; siyah şeritin içindekiler daha açık, beyaz şeritin içindekiler ise daha koyu görünmektedirler.
Zöllner illüzyonu
Zöllner illüzyonu
Bu figürde uzun diagonal siyah çizgiler her ne kadar öyle görünmesede birbirlerine paraleldirler. bu çizgilerin üzerlerindeki küçük çizikler farklı bir derinlik algısı yaratmaktadırlar, Wundt etkisinde olduğu gibi. Bu derinlik algısında ki oyun, çizgilerin bazı uçlarının birbirlerine daha yakın bazılarının daha uzak olduğunu göstermektedir bizlere.
kaynak :http://www.hafif.org/yazi/optik-illuzyonlar-i

karbonat dünyayı kurtarabilir mi?

Küresel ısınma hayatımızın kabul edilmiş bir parçası haline geldi. Etkisi yaygın bir ekolojik felaketten daha ciddi olabilir ve hatta türlerin yok olmasına ve de kıtlığa sebep olacak bir etki de yaratabilir. Sera gazlarından birisi olan karbondioksit (CO2) dünyanın ısınmasına katkıda bulunmaktadır. En büyük karbondioksit vericileri durumunda ise şu anda enerji santralleri olarak görülmektedir. Bunu söyleyen Skyonic şirketi; her yıl 2.3 milyar ton CO2 salınımı yaptıklarını belirtiyor ve bu rakam Amerika'da bulunan arabaların atmosfere saldığı 1.9 milyar tonu düşününce gerçekten çok büyük. Pekala Skyonic bu konu hakkında ne yapacak? Karbonat üretecek.

enerji santrali
enerji santrali

Birçok çevreci birey ve şirket yaratıcı fikirlerle karşımıza çıkarak karbondioksitin tutulmasını sağlamaya çalışıyorlar; basit olarak düşünürsek yapmak istedikleri endüstriyel bölgelerde salınan CO2 gazını bir yerde depo ederek küresel ısınmaya katkı yapmasını engellemek olarak görülebilir. Bunun için enerji santrallerinin egsozlarının saldığı gazlar sıkıştırılarak sıvı hale getiriliyor ve yer altındaki depo sistemlerine pompalanıyor. Bu çalışabilir bir metod fakat bunun yanında da çokta masraflı ve karbondioksitin böyle depo edilmesi bazı bilim adamlarını sinirlendiriyor. Çünkü sıvı bir madde sızma eğiliminde olduğu için bu durumun zarar riskini düşünerek bu sisteme karşı çıkıyorlar.

Skyonic firmasının Skymine teknolojisi farklı bir yaklaşım içeriyor. Ucuz değil fakat potansiyel olarak çok az risk taşıdığı ve endüstriyel karlılığı uzun vadede olduğu için makbul bir yöntem olabilir. Ve de bu sistem, muhtemelen tutulan CO2'den üretilen satılabilir ürün üreten tek sistemdir. Artı olarak da buzdolaplarında salınan gazların emilebilirliğini artırması söylenebilir.

SkyMine
SkyMine

Evet, sonuç olarak bu kirleticilerden toplananlardan bu karbonat nasıl elde ediliyor? Şaşırtıcı fakat gerçekten basit bir yöntem:

* SkyMine:
Skyonic firmasının yakala ve ayrıştır yaklaşımı aşağıdakine benzer bir yapıda çalışıyor.

  1. Enerji santralinin bacasından çıkan gaz SkyMine cihazına yönlendirilir.
  2. CO2 sıkıştırılır.
  3. CO2'yi zararsız karbonata çeviren bir kimyasal reaksiyon başlatılır.
  4. Serbest pazarda satıabilir bir ürün elde edilir.

Göze hoş gelen bir konsept ve bunun yanında çok da basit bir yöntem görüntüsünde fakat daha derinden bir inceleme yapınca, çok da ilginç olduğunu görebiliriz. Kömür yakarak çalışan bir santralde üç şey üretilir: güç-enerji (iyi), atık (kötü) ve ısı (nötr). SkyMine bizim istemediğimiz ve umursamadığımız her şeyi kullanır: kirleticiler, atıklar ve ısı kullanarak insanların istedikleri şeyler üretmeye çalışır.

SkyMine cihazının prototipi yaklaşık iki tır römorku büyüklüğünde ve direkt olarak santralin bacasının içine bağlanan bir musluğa sahiptir. Bacadan gelenler hava yerine ilk önce SkyMine'ın çalışması için gerekli olan ısıyı sağlarlar. Yakılan kömürden açığa çıkan enerji çok boldur ve sistemin çalışması için yeterli seviyededir. İlk aşama ile başlayan bir seri şeklinde devam eder ve kirletenlerden faydalı ürünler ortaya çıkar.

  1. SkyMine ısıyı enerjiye dönüştürerek gazların sistem içerisinde hareketini sağlar. İlk ısı değişimi aşamasında civa, sülfür dioksit ve nitrojen oksit gibi kimyasallar baca gazından ayrılır. SkyMine bu zararlı kimyasalları sonradan ortadan kaldırmak için saklar. En sona ne kaldı, CO2.
  1. CO2 seri olarak dizilmiş abzorve edici odalar girer. İlk girişte SkyMine odacıklara sodyum hidroksit (NaCl ve H2O yani bildiğimiz adıyla su ve tuz) enjekte eder ve bir kimyasal reaksiyon oluşur. CO2 + H2O + NaCl --> NaHCO3(sodyum bi karbonat) + H2 + Cl2
  1. Sodyum bikarbonat yani karbonat kristal formdadır ve abzorve edici odalarda depo edilmek üzere boşaltılır. Hidrojen ve klorür gazı karbonattan ayrı olarak depolanır. SkyMine bu çoğu zararsız gazları geri yollayarak enerji santralinin gaz boşaltımı yaptığı yerden dışarı verir.

Bu işlemler çok verimlidir. SkyMine sistemden geçerken civa ve asit yağmurlarını oluşturan gazları ve karbondioksiti baca gazından %85 ile %97 arasında ayırır. Reaksiyonun ana ürünü olan karbonat tümüyle zararsız ve sürekliliği olan kullanışlı bir maddedir.

Çeviri Kaynakları: Can baking soda save the environment?,SkyMine

http://www.hafif.org/yazi/karbonat-dunyayi-kurtarabilir-mi


Geleceği Gösteren Harita:::

\
BİLİNMEYENİ VE GELECEĞİ GÖSTEREN HARİTA

İnsanoğlu her ne kadar uzay keşfine çıksa da, henüz dünyada izah edemediği, keşfedemediği o kadar çok şey var ki. Bırakın dünyayı, insanoğlu henüz bedenindeki sırları bile tam olarak izah edebilmiş değil.

Bilim adamlarının açıklayamadığı birçok gerçek var. Yaratılış, ölüm, rüya, cin, nazar gibi konuların yanında bundan binlerce yıl öncesine ait bazı nesnelerin üzerindeki esrar perdesi bile hala kaldırılabilmiş değil. Bunlardan biri de Ünlü Türk denizcisi Piri Reis’in haritasıdır.

\

Bu harita için; "geleceği gören harita" tanımını yapabiliriz. Ünlü Türk denizci Piri Reis'in 1513'te çizdiği harita, Afrika, Amerika ve Güney Kutbu'nun bugünkü halini gerçeğe yakın bir şekilde göstermektedir.

Bu harita, ortaya çıkarıldığı 1929 yılından günümüze bilim dünyasının ilgisini çekmektedir. Öyle ki; haritada Güney Kutbu'na yer verilmişti. Hâlbuki buranın keşfi, haritanın çizilmesinden 3 asır sonra gerçekleşmişti. Dahası, bu harita, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu. Haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce eridiği tespit edilen bu buzulların varlığını Piri Reis nerden biliyordu? Bilimsel gerçeklere göre Reis’in bu haritayı çizmesi mümkün görünmüyordu. Piri Peki nasıl olmuştu da çizebilmişti? Bu konuda birçok teori ortaya atıldı. Hatta Piri Reis’in cinlerden yardım aldığını iddia edenler bile oldu. Sırrı ne idi acaba? Piri Reis nasıl bir gizli ilme sahipti?

\

Önce Piri Reis’le ilgili kayda geçen bilgileri gözden geçirelim.

Tarihi kaynaklara göre Piri Reis, 1465’te doğdu. Kimine göre doğum yeri Karaman, kimine göre Gelibolu’dur. Bu konuda kesin bir bilgi yok. Ancak kesin olan bir şey var ki Piri Reis’in aile kökeni Karaman’a dayanmaktadır. Türk denizcilik tarihinin ilk ustalarından Karamanlı Kemal Reis'in yeğenidir. Piri Reis önce bu meşhur amcası sayesinde tanınır. Ancak daha sonra Amerika'yı gösteren dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla şöhreti amcasını geçer ve dünyaca tanınmış bir haritacı ve denizci olur.

En ünlü Osmanlı denizcisi ve kaptanı olarak tarihe geçen Piri Reis’in gerçek ismi Muhiddin’dir.

Piri Reis’in Karaman’dan dünya denizlerine uzanan hikayesi Fatih Sultan Mehmet zamanında başlar. Bu dönemde Karamanoğulları Beyliği Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılır. Beyliğin ileri gelenleri Fatih Sultan Mehmet'in emriyle İstanbul'a göç ettirilir. Aile İstanbul’dan Gelibolu'ya geçerek oraya yerleşir.

\

Karaman derelerinde başlayan yolculuk artık Akdeniz’de devam etmektedir. Piri Reis amcası Kemal Reis’in sayesinde gemi ve denizle tanışır. Ondan denizciliği öğrenir. 1481’de amcası ile Akdeniz'de korsanlık yapmaya başlar. 1491’den sonra Sicilya, Sardunya, Korsika adalarına ve Güney Fransa kıyılarına yapılan akınlarda başı çekerler.

1486 tarihinde Endülüs Emevi Devleti’nin son toprakları da Avrupalılar tarafından ele geçirildiğinde İspanya Müslümanları Osmanlı Devleti'nden yardım isterler. Osmanlı Devleti onları gemilerle Granadalı Müslümanları İspanya'dan Kuzey Afrika'ya taşımakla görevlendirir. 1487 - 1493 yılları arasında Avrupa’nın baskısından kaçan Müslümanları gemilerle Kuzey Afrika’ya taşırlar.

Piri Reis, Akdeniz'de yaptığı bu seyirler sırasında gördüğü yerleri ve başından geçenleri, sürekli not alır. Bu notlarını Kitab-ı Bahriye adı altında toplar. Bu notlar dünya denizciliğinin ilk kılavuz kitabı olma özelliğini taşıyan bir kitap haline dönüşür.

\

Piri Reis 1511’de çok sevdiği amcasını kaybeder. Denize küser. Uzun bir süre açık denizlere açılmaz ve Gelibolu'ya yerleşerek burada, 1513 tarihli ilk meşhur dünya haritasını çizer.

Piri Reis, Yavuz Sultan Selim’in işareti üzre, 1517'deki Mısır seferi ile tekrar denizlere döner. Çizdiği haritayı da sefer sonrası Yavuz Sultan Selim'e sunar.

Rivayetlere göre, Sultan kendisine hediye edilen bu dünya haritasına bakmış ve 'Dünya ne kadar küçük...' demiştir.

Yine tarihçilere göre Sultan bu haritayı doğu ve batı diye ikiye bölmüş. Vezirlerine bu parçaları göstererek 'Biz bu küçük dünyanın doğu tarafını elimizde tutacağız.' demiştir... Bu haritanın doğu parçası henüz bulunabilmiş değil. Kimi tarihçilere göre Sultan, Hint Okyanusu'nun ve Baharat yolunun kontrolünü ele geçirmek için tasarladığı seferde kullanılmak üzere bu parçayı saklamıştır.

Piri Reis Haritası, Amerika kıtasını gösteren en eski haritalardan biri olarak dünyaca ilgi görmüştür. Erich von Daniken bile “Tanrıların Arabaları" adlı kitabında, Piri Reis’in haritasını, görüşlerine kaynak olarak gösterir. Batılı düşünür Charles Hapgood, Piri Reis'in kullandığı haritanın, dünyanın on bin yıl önceki bir dönemine göre çizildiğini öne sürmüştür. Antarktika olarak yorumladığı kara parçasının haritada buzlu görünmemesini ve Sahra çölünde de göllerin görünmesini, binlerce yıl önceki iklim değişikliği ile izah eder.

\

Mısır seferi sonrası Gelibolu'ya dönen Piri Reis, yazdığı denizcilik notlarını, 1521'de, Kitab-ı Bahriye isimli meşhur kitabında bir araya getirir.

Kitab-ı Bahriye, Akdeniz kıyılarına ait ayrıntılı bir deniz kılavuzudur. Kitap, denizcilere Akdeniz hakkında tafsilatlı bilgi verir. Kıyılar, adalar, geçitler, boğazlar, körfezler, fırtına ve korunma yolları, sığınılacak limanlar, kesin rotalar ve daha bir çok konuda denizcilere rehber olur. Bu eser; Anadolu sahillerinin özelliklerine, asırlar öncesinden adım adım ışık tutan değerli bir coğrafya kitabı olarak bugün dahi geçerliliğini korumaktadır.

Kitabın suretleri İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda mevcut olduğu gibi, kopyaları Paris ve Londra gibi çeşitli Avrupa kenti kütüphanelerinde sergilenmektedir.

Mısır seferi sonrası yıldızı daha da parlayan Piri Reis, Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki ikinci Mısır seferinde ise büyük bir talihsizlik ile karşı karşıya kalır. 1552'de çıktığı ikinci Mısır seferinin sonunda hapsedilir. Komutasındaki donanmayı emir ve izin dışı, Basra'da bırakıp, ganimet yüklü üç gemi ile Mısır'a dönmekle suçlanır. Halbuki askerlerinin istirahatı, donanmanın bakım ve tamiri gerektiği için böyle bir karar almıştır. Ne hazindir ki; politik hırs ve çatışmalara kurban gider.

1554'te, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa tarafından, hizmette kusur ettiği gerekçesiyle Kahire'de idam edilir. İdam sehpasında, ömrünün çoğunu geçirdiği denize doğru son kez bakar. O sırada yaşı 80’dir.

Geride dünya harikası sayılabilecek iki dünya haritası ve çağdaş denizciliğin ilk önemli yapıtlarından olan Kitab-ı Bahriye isimli değerli eserini bırakır.

\

Bilim çevrelerince hayret uyandıran eserlerinin sırrı şudur: Piri Reis iyi bir gözlemci ve araştırmacıdır. Gezip gördüklerini not almış, tutsak ettiği İspanyol ve Portekizli denizcilerin bilgilerine başvurmuş, ele geçirdiği tarihi harita ve broşürleri kayda geçmiştir. Bunların arasında Büyük İskender zamanına ait olduğu düşünülen haritalar, Ceneviz kaynaklı haritalar ve Kristof Kolomb’un haritaları da vardır. Kitabı ve haritaları bu birikim gözlemlerinin sonucunda ortaya çıkmıştır.

Bu eserler aynı zamanda titiz bir denizcilik istihbarat çalışmasının ürünüdür.

PİRİ REİS’in, Uğruna savaştığı engin denizlerin derinliklerinde, yosunların örttüğü, deniz yıldızlarının süslediği, sadece balıkların bildiği, silinmeyen imzasının anısına…

YARARLANILAN KAYNAKLAR

\

1. CERABREGU, M. Scientific Benefits From Piri Reis’s Kitab-ı Bahriye And It’s Position In The Histrory of Cartography. Kongreye Sunulan Bildiriler, III.Cilt. XI. Türk Tarih Kongresi S.1105-1125, 5-9 Eylül 1990.

2. İNAN, Afet. Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri, Piri Reis’in Amerika Haritası (1513-1528),1954.

3. İRDESEL, Mehmet. Gelibolulu Piri Reis’in Hayatı Ve Eserleri. İstanbul, 1975.

4. ÜLKEKUL, Cevat, (E) Tümgeneral. XVI. Yüzyılın Denizci Bir Bilim Adamı (Hayatı ve Eserleriyle Piri Reis) (baskıda) 2004.

5. ŞENGÖR, A.M. Celal. Piri Reis Haritasına Yeniden Bir Bakış : Masal ve Gerçek, Cumhuriyet Bilim Teknik Sayı : 486, 13 Temmuz 1996.

6. SOUCEK, Svat. "Piri Reis And Turkish Map Making After Colombus.", 1995.

kaynak : http://www.hafif.org/yazi/gelecegi-gosteren-harita

Yeni Başlayanlar İçin Evrenin Büyüklüğü...

Astroloji konusunda adeta guru mertebesine ulaşmış halkımızın, Astronomi konusunda bir o kadar derin cehalet içerisinde olduğunu dehşetle müşahede etmekteyim uzun zamandır. Mesela hanımkızımız Merkür Gerilemesi'nin insana şöyle de böyle sıkıntılar getireceğini ahkamlıyor, ama Merkür nedir, nerde gezer, ne yer ne içer hiçbir fikri yok. Ya da çok sevdiğimiz üniversite mezunu babamızın, yıldız kaymasını lise mezunu komşuya, yıldızların gerçekten de kayması şeklinde izah ettiğine şahit olabiliyoruz.
Halk arasında yıldız kayması olarak bilinen doğa olayı
Halk arasında yıldız kayması olarak bilinen doğa olayı

Tabii ki sevgili annelerimizin, babaannelerimizin celestial mechanics tahsil etmesini bekleyemeyiz bu yaştan sonra, ama en azından evrenin en temel birkaç hususu hakkında basit birkaç bilgi sahibi olmak herkesin ufkunu genişletir kanaatindeyim.

Tüm bu astronomik cehaletler içerisinde en çok canımı sıkan ise, evrenin büyüklüğü karşısındaki o "nedir ki canım?" yaklaşımıdır. Tabi mesafe olarak İstanbul - Ankara arasından ötesini aklı kesmeyen adamın gökyüzüne bakıp yıldızlar için "aha hemen şurası yau" demesini yadırgamak da yanlış. Hani sanki böyle birazcık daha hızlı roketlerimiz felan olsa, o gökyüzünde gördüğü herşeye ulaşabileceğiz insanlık olarak. Hatta şimdi bu adam yıldızlar küçük diye gitmeye tenezzül etmediğimizi sanıyordur. Ay daha büyük ona gidiyoruz. Güneş de büyük ama sıcak o, bak onu biliyor. Nefret ettim adamdan 2 dakkada. (Burada zıvanadan çıktığımı farkettim, toparlıyorum)

Dünya vs. İç Gezegenler
Dünya vs. İç Gezegenler
Gezegenlerin boyutlarından başlayalım. Öncelikle Dünyamızın, diğer İç Gezegenlerle karşılaştırılmasına bakalım yukardaki resimde. Burada Dünyamız nispeten büyük kalıyor. İç Gezegenler, Güneş Sistemimizdeki Güneşe yakın olan Merkür, Venüs, Dünya ve Mars'tır. Resimdeki Plüton ise iç gezegen değil, hatta gezegen bile değildir (artık).
Bir de Dış Gezegenlerle karşılaştıralım.
Dünya vs. Dış Gezegenler
Dünya vs. Dış Gezegenler

Bakın ne kadar da cücük kaldı Dünya şimdi Satürn, Jüpiter, Neptün ve Uranüs'ün yanında. Gaz devleri karşısında nasıl da bilye gibi kaldı di mi? (Evet bu devasa küreler gazdan oluşuyor) Ama dur sen, daha bitmedi. Asıl Güneş'le karşılaştıralım hele bi:
Gezegenler milli takımı vs. Güneş
Gezegenler milli takımı vs. Güneş

Koca dünya koca dünya dediğiniz dünyanın işte güneş karşısında esamesi okunmuyor. Herkes haddini bilecek.
Şimdi burada biraz durup soluklanalım. Bu gezegenlerden Mars, Venüs gibi bazılarını bazen gökyüzünde parlak bir yıldız şeklinde görebiliyoruz. Halbuki bunlar ışık yaymazlar, aynı Ay gibi, Güneşten aldıkları ışığı bize yansıtırlar. Ancak çok uzak mesafede olduklarından onları nokta kadar görürüz. Bu gezegenlerin hepsi de, Güneş'in çekim gücü nedeniyle Güneş etrafında kendi yörüngelerinde dönerler. Güneş + gezegenlerden oluşan bu sisteme Güneş Sistemi diyoruz biz. Temsili bir güneş sistemi resmine bakalım:
Gezegenleri bir hizada gösteren Güneş Sistemi resmi
Gezegenleri bir hizada gösteren Güneş Sistemi resmi

Peki gördüğümüz diğer yıldızlar? Onlar da aynı bizim Güneşimiz gibi, ısı ve ışık kaynağı olan dev kürelerdir. Ve evet, onların da etrafında dönen irili ufaklı gezegenler vardır. Yani evrendeki tek güneş sistemi bizimki değil, daha milyonlarca belki milyarlarca hatta trilyonlarca farklı gezegen sistemi var. (Abartı yok)

Bir de Galaksi diye bi kavram var, o ne peki? Önce akıllı ol, onun Türkçesi Gökada. Gökadalar, milyonlarca, milyarlarca, trilyonlarca yıldızın bir araya geldiklerinde oluşturdukları şeye denir. Dünyamızın, haliyle Güneşin ve Güneş Sistemi'nin bulunduğu gökadanın ismi Samanyolu'dur. Her Gökadanın ortasında bir çekim merkezi olur ve tüm yıldızlar, aynı gezegenlerin güneş etrafında döndüğü gibi, bu çekim merkezinin etrafında dönerler. En küçük galakside 10 milyon, en büyüklerinde ise 1 trilyon kadar yıldız olur. Şu anda olayın büyüklüğü karşısında dehşete düşmen gerekir ama hala boş boş okuyorsun. Dur bakayım şu işe yarayacak mı: Gözlemlenebilir evrende 100 milyardan fazla (100.000.000.000) gökada (galaksi) olduğu tahmin edilmektedir. Hala şaşırmadın mı? Seni hiçbir şey şaşırtmaz o zaman. Sen git şaşı bak şaşır, senden adam olmaz. Neyse, bir gökada resmi koyalım ortam yumuşasın.

NGC 4414 Galaksisi
NGC 4414 Galaksisi

Galaksilerdeki bu yıldızların da hepsi bir değil, irili ufaklı oluyorlar. Bir çok evreleri, ömürleri var yıldızların da. Doğuyorlar büyüyorlar sönüyorlar ölüyorlar, ama bunlara girmeyeceğiz burda. Güneşin diğer bir kaç yıldıza göre boyutuna bakalım:

Güneş vs. bir takım yıldızlar
Güneş vs. bir takım yıldızlar

Şimdi de Arcturus'un karşısında Güneşimiz bezelye gibi kaldı. Ama dahası da var:
Alemin kralı geliyor...
Alemin kralı geliyor...

Antares, bir dev yıldızdır ve çapı 570 milyon kilometredir. Güneşin çapının sadece 1,5 milyon km olduğu düşünülürse Antares'in büyüklüğü bir nebze anlaşılabilir. Bilinen en büyük yıldız ise VY Canis Majoris'tir ve çapı, güneşin çapının 2000 katı kadardır.

Bilinen evrenin haritasını şuradan inceleyebilirsiniz. Dünya'yı bulabilene istediği galaksiden seçtiği bir gezegeni hediye ediyoruz. Nasıl olsa kimse hak iddia edemiyor henüz.

Daha bunu nebulası, ışık yılı, yıldız kümesi, asteroidi, novası, kara deliği vs. var da yazmakla bitmez, belki bir dahaki sefere.

Son söz olarak, inançlı okuyucuları Yaratıcı'nın kudreti karşısında; inançsız okuyucuları da evrenin akıl almaz büyüklüğü karşısında saygıyla eğilmeye davet ediyorum. Her yola geliyorum, kimseyi kırmıyorum, hepinizi öpüyorum.

kaynak :http://www.hafif.org/yazi/yeni-baslayanlar-icin-evrenin-buyuklugu

Başucumuzda neler vardı

İlime katkıları bakımından dünyada; Türk, Müslüman ve Doğu medeniyetine ait birçok şahsiyetin bulunmasına rağmen, batılı medeniyetler bu kişilerden istifade ederken biz sadece izlemekle yetindik. Yaşadığımız devirde birçok ilmî konuda katkılar sağlayan bu insanlar hakkında da birazcık bilgimiz olsun istedim. Çok detaylı olmasa da bu metni okuyan birkaç kişinin merak edip araştırması, az da olsa bilgi sahibi olması, bir kazançtır.

\

Ortaçağda, bir yanda dogmatik düzenle insanlık adına buhranlı bir devir geçiren Avrupa varken, bir yanda da; matematik, coğrafya, fizik, astroloji, geometri, kimya, maden ve daha birçok alanda çalışmalara imza atıp kendini geliştiren bir medeniyet vardı. Ne yazık ki zamanla bu yolda geri kaldı… Bilim dünyasına bir şeyler kazandırmış
Roma,
İskenderiye,
Atina vs. gibi merkezlerin yanı sıra Buhara,
Şam,
Semerkant,
Konya,
Bağdat ve
Bursa gibi ilim merkezlerinin payını unutmamalıyız...

Yakın olduğumuz medeniyetin insanlarını yine o kadar uzak olduğumuz garp (batı); bilip, öğretip uygulamakta. Yakınımızdaki birçok kaynağı kullanma konusunda neden bir Avrupalı kadar yetkin olamadık? Bugün Avrupa’daki en ünlü fakültelerde, üniversitelerde, ilim yuvalarında adını bile bilmediğimiz birçok bilimcinin eserleri, araştırmacılar tarafından kendi dillerine çevrilip okutulmaktayken biz çoğunun ismini bile bilmemekteyiz...

  • Mesela bir Ebu Kâmil Şuca; kimbilir bu metni okuyan kaç kişinin aklında ''bu kim ki ?'' diye bir soru işareti belirmiştir. Evet bu kişi ''Avrupa’ya matematiği tanıtan insan'' diye anılıyor ama kimler anıyor? (Ondan önce Avrupa'da matematik yokmuş diye anlaşılmasın, kazandırdıklarının önemi yüzünden böyle bir şey söylenmiş olabilir.) 2. derecenin üzerinde bilinmeyen denklemleri hassasiyetle çözen ilk kişilerdendir. Bazı terimler koymuştur, sistematik birçok eserinden yararlanılmıştır. Leonardo Fibonacci (orta çağın en yetenekli matematikçisi olduğu söyleniyor), Ebu Kâmil ve daha birçok Müslüman alim ve matematikçinin eserlerinden yararlanarak Avrupa’ya sistematik birçok bilgi aktarmıştır…
  • İbn-i Sinâ; tıbbın babalarından olan, 600 yıl kadar tıp alanında ve başka alanlarda Avrupa’da eserleri ana ders kitabı olarak okutulan ''büyük tabip''
Bir İbn-i Sina tasviri
Bir İbn-i Sina tasviri
  • Harezmi; bugünkü dijital elektroniğin ve bilgisayar biliminin temeli olan 2’lik(binary) sistemini bulmuştur. ‘’Hesab-ül Cebir vel-Mukabele' adlı eserinde matematik tarihinde 1. ve 2. dereceden bilinmeyenli denklemlerin sistematik ilk sunumunu yapmıştır.
    Diophantus ile birlikte cebirin babası olarak anılır. Algoritma ifadesi; Harezmi’nin Latince karşılığı olan ‘’
    Algoritmi
    ’’den türemiştir. Dünyanın en büyük matematikçilerinin başında gelir…
\
\
  • Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethi için çizimleri yapılıp, meydana getirilen 1 tona yakın büyük şahi topları. O zaman bile 1 km üzerinde mesafeye fırlatılabilmiş bu toplar, 50 büyükbaş hayvan ve yüzlerce askerle taşınıp kontrol edilmiştir. O zamanın şartlarıyla böyle güçlü silahlar!
  • Cabir Bin Hayyam; günümüzde atom alanında ilk çalışmaları
    John_Dalton'un yaptığı, uranyumun çekirdeğinin parçalanabileceği fikrini de ilk olarak
    Otto Hahn’ın ortaya attığı söylense de, kimya alanında ilk laboratuvar kurup çalışmalar yapan bu Türk insanı şu sözleri binlerce yıl önce belirtmiştir: "Maddenin en küçük parçası olan cüz-ü la cüz-ü la yetecezza (atom)da yoğun enerji vardır. Yunan bilginlerinin iddia ettigi gibi, bunun parçalanamayacağı söylenemez. O da parçalanabilir. Parçalanınca da öyle bir güç meydana gelir ki Bağdat'ın altını üstüne getirebilir. Bu Allahü Teala'nın kudretinin bir nişanıdır." Ve yine bu insan sayesinde birçok Avrupalı bilimci meşhur olmuştur…
\
  • Beyruni; dünyanın döndüğünü, Ümit Burnu, Amerika ve Japonya’nın varolduğunu ilk bildiren kişi olduğu söyleniyor. Colomb’un keşfinden 500 yıl önce bildirmesine rağmen adı bile çoğu kişi tarafından bilinmemekte (Aynı şekilde Piri Reis’in keşiften çok önce çizdiği haritasında o konumlar mevcut)…
Pîrî Reis Haritası
Pîrî Reis Haritası
  • El Cezeri; sibernetik ve robot biliminde ilk çalışmaları yapan insandır. Archytas (Yunanlı matematikçi)’ın M.Ö. 300 dolaylarında buharla çalışan güvercin yaptığı söylense de robot biliminde ilk kayıtların Anadolu’ya ait olduğu söylenmektedir. Yine bilgisayar alanında ilk adımları atan kişilerden olduğu bildirilmekte…
\
  • Mimar Sinân; seviyesine şimdi bile ulaşılamayan büyük mimar. Tüm dünyadaki en büyük mimarların başında gelir. Eserleri, kusursuz denilecek kadar estetik şaheserlerdir…
\

Bu insanların dünya bilimine katkıları mutlaktır. Az veya çok bir şeyin temellerini atıp devam ettirememek üzücü. Başucumuzda bulunan hazinelerin değerini bilemezsek, muhafaza edemezsek elbette ki olduğumuz yerde saymaya devam edeceğiz. Gerçekçi olmak gerekirse son yıllarda birçok alanda çalışmalar yapmaktayız ancak geç başlayan çalışmalar bunlar. Umarım kaçırdıklarımızı yakalayabiliriz. O yüzden arkada kalmış bazı şeyleri ön tarafa taşımak önemli…

-Kaynaklar-
wikipedia.org
ansiklopedi.turkcebilgi.com
webhatti.com
derindusunce.org
www.serdarkalkan.com
forummekan.org
turkforum.net
sezgihan.blogspot.com

http://www.hafif.org/yazi/basucumuzda-neler-vardi

Tarih boyunca çekilmiş en simgesel 12 fotoğraf...

Fotoğraflar kimi zaman çekildiği dönemin ruhunu yansıtırken kimi zamanda bir olayın en etkili belgesi ve simgesi haline gelebiliyor. İşte bu yazıda şimdiye kadar çekilmiş ve simge haline gelmiş en etkili 12 fotoğrafı ve hikayelerini göstermek istiyorum. Lafı fazla uzatmadan birincisiyle başlıyorum.

Timothy H. O’SullivanGettysburg Muharebesi

Gettysburg Muharebesi
Gettysburg Muharebesi
Bu fotoğraf, Amerikan İç Savaşının en kanlılarından biri olan Gettysburg Muharebesiyle simgeleşmiş bir an olmuştur. Fotoğrafçı Timothy H. O’Sullivan'in savaş alanında çekip belgelediği bu fotoğraf büyük sansasyon yaratmıştır. Birçok kişi için iç savaşın ne kadar büyük boyutlarda olduğunu görmelerini sağlayan en gerçek belgeydi. Buna rağmen savaştan tam 40 yıl sonra büyük kitlelere ulaşmış ve hakketiği değeri görmemiştir. Fotoğraf müttefik askerlerinin savaş alanındaki ölü bedenlerini ve savaşın etkilerini gösterir. Ve bu enstantaneyle fotoğraf tarihindeki ölümsüz eserlerin arasında yerini almıştır.

Lawrence Beitler – Linç

Linç
Linç
Lawrence Beitler'in 7 Ağustos 1930'da çektiği fotoğraf Thomas Shipp ve Abram Smith'in linç edilişini gösteriyor. Thomas Shipp ve Abram Smith bir önceki gece beyaz bir işçiyi soyup, öldürdükten sonra kız arkadaşına tecavüz etmekten yakalanan iki Afrika kökenli Amerikalıdır. Yakalandıkları gün tutuldukları hapishaneyi basan büyük bir kalabalık hapishaneyi balyozlarla yıkarak bu iki kişiyi kaçırmış, dövmüş ve sonunda asmışlardır. Polis de linç yapanlarla işbirliği içinde bulunmuştur. Hapishanede olan üçüncü kişi olayla ilgisiz olduğundan kaçmasına izin verilmiştir. Fotoğraf kısa zamanda binlerce kopya satmıştır. Öyle ki Beitler, 10 gün boyunca gece gündüz çoğaltma işiyle uğraşmıştır. Böylece o yıllardaki sıradan bir linçin en iyi ve en tanınmış fotoğrafına dönüşmüştür. Şimdiyse sadece insan hakları dönemi öncesi bir hatırlatıcı olarak görülür. Fotoğraftaki insanların ifadeleri linçten doğan öfke ve tatmin karışımı duygularını yansıtır. Ayrıca dönemi ve sonrasında o kadar popüler olmuştur ki birçok şair ve şarkıcıya ilham vermiştir.

Joe RosenthalIwo Jima'da Amerikan bayrağının dikilişi

Iwo Jima'da Amerikan bayrağının dikilişi
Iwo Jima'da Amerikan bayrağının dikilişi
Amerikan bayrağının Iwo Jima'ya dikilişini gösteren bu fotoğraf 23 Şubat 1945 yılında Joe Rosenthal tarafından çekilmiştir. İkinci Dünya Savaşında , Iwo Jima savaşı esnasında Suribachi Dağları üzerinde dikilen bayrak savaşın sonlarını simgeliyordu. Aynı yıl Pulitzer Ödülünü kazanan tek fotoğraf olmakla beraber Amerika'da savaşın en önemli ve en tanınmış görüntüsüne dönüşmüştür. Ve büyük ihtimallede tüm zamanların en çok kopyası üretilen fotoğrafına...

Alberto KordaChe Guevara

Che Guevara
Che Guevara
Alberto Korda'nın Marksist devrimci Che Guevara'nın ‘Guerrillero Heroico’ yada ‘Heroic Guerrilla’ (Kahraman Gerilla) başlığıyla bilinen fotoğrafı 20.yüzyılın sembolü haline dönüşmüştür. Çekildiği zamanda Che'nin, La Coubre patlamasındaki kurbanların anma töreninde olduğunu gösterir. Resim o zamanlar 31 yaşında olan haliyle Che'nin güçlü kişiliğini ve görüntüsünü yanısıtır. Günümüzde bu resim tişörtlerin, dövmelerin, duvarların üzerinde vb. dünyanın her yerinde her şekliyle olan bir popüler kültür simgesine dönüşmüştür. En çok yeniden çoğaltılan ve yeniden üretilen fotoğraflardan biri olmasına rağmen, yaşamı boyunca komünist düşünce ve Küba devrimini savunan biri olarak Che, resim için hiç bir hak talep etmemiştir. Resmin haklarının kimin adına olduğu hala tartışılmaktadır. Yine de 20.yüzyılın en simgesel fotoğraflarından biridir.

Eddie Adams – Nguyễn Ngọc Loan'ın Nguyễn Văn Lém'i infazı

Nguyễn Ngọc Loan'ın Nguyễn Văn Lém'i infazı
Nguyễn Ngọc Loan'ın Nguyễn Văn Lém'i infazı
20. ve 21. yüzyılın en önemli fotoğraflarını çeken fotoğrafçılara çalışmaları Pulitzer Ödülünü kazandırmıştır ve bu fotoğrafta onlardan biridir. Ünlülerin portre çekimleri ve başarılı bir gazete fotoğrafçısı olarak bilinen Eddie Adams 13 yıl boyunca savaşlarda bulunmuş ve çekim yapmıştır. Buna rağmen en çok bilinen eseri, Vietnam Savaşı esnasında çektiği General Nguyễn Ngọc Loan'ın Nguyễn Văn Lém'i infaz edişinin fotoğrafıdır. Adams daha sonra General ve ailesinden Loanlar'ın onuruna verdiği telafi edilemez zarardan dolayı kişisel olarak özür dilemiştir.

Ay'a İniş

Ay'a İniş
Ay'a İniş
Büyük olasılıkla tarihte en çok konuşulan, en çok tartışılan fotoğraf olan Ay'a İniş aynı zamanda insan zekasının ve yaratımının en büyük becerisi olarak görülür. Bununla birlikte kimi spekülasyonlara göre fotoğrafın tamamen kurgu olduğu söylenir. Neden ve nasıl kurgu olduğunu söyleyen birçok teoriye rağmen suçlamalar hala ciddi anlamda kanıtlanamamıştır. Ve tartışmalar belli bir döngü içerisinde sürmektedir. Birçok kişi için imkansız olarak görülen insanoğlunun Ay'a ayak basması şimdiye kadar gerçekleştirilen en büyük başarı olarak görülür. Amerikan bayrağının dikilmiş olması ise Amerika'nın uzay yarışında kazanan olması ve Dünyadaki süper güç olarak anılmasına ön ayak olmuştur.

Richard Drew - Düşen Adam

Düşen Adam
Düşen Adam
''Düşen Adam'' 11 Eylül 2001 Saat 9:41:15'te New York'ta bulunan Dünya Ticaret Merkezine yapılan terörist saldırıları sonucu binadan atlayan adamın Richard Drew tarafından çekilen fotoğrafıdır. Binadan atlayan adamın kim olduğu bilinmemektedir. Binada çıkan yangın ve havasızlık sonucu son çare olarak atladığı sanılan adamın görüntüsü bir çok kişi tarafından rahatsız edici bulunmuştur. Ancak bu resmin yanıltıcılığından olması muhtemel. Nitekim fotoğrafta görüldüğü üzere adam dümdüz aşağı doğru düşmektedir. Bu çekilmiş birkaç fotoğraftan sadece biridir. Diğer çekilen fotoğraflar da göze alındığında adamın kontrolsüz bir şekilde düştüğü görülmektedir.

Huynh Cong Ut – Napalm Saldırısı

Napalm Saldırısı
Napalm Saldırısı

Korkmuş ve çıplak halde fotoğrafçı Nick Ut'a koşan kızın görüntüsü dehşet verici Vietnam Savaşı'nın sembollerinden biri haline gelmiştir. Fotoğraf Viet-Nam'daki Trang Bang köyüne yapılan Amerikan bombardımanı sırasında çekilmiştir. Bu fotoğrafın Vietnam'daki savaşın bitmesine ve 1970'lerdeki barış hareketlerine katkı sağladığı söylenir.

Stanley J. Forman – Marlborough Sokağındaki Yangın

Marlborough Sokağındaki Yangın
Marlborough Sokağındaki Yangın
Stanley J. Forman, 22 Temmuz 1975 yılında bu korkunç görüntüyü Boston Haber'de çalışırken çekmiştir. Forman, Malborough Sokağında olduğu söylenen yangına giden arabanın arka tarafına tırmanmıştır. Fotoğrafta itfaiye ekibi olay yerine vardığında küçük kız ve genç kadın aşağı düşmektedir. Kadın o anda ölmüş, genç kız ise hayatta kalmıştır. Bu fotoğraf Forman'a Pulitzer kazandırmış ve Boston ve çevre şehirleri daha eğitici yangın güvenliği kanunlarının çıkarılması açısından faydalı olmuştur.

Tank Adam - Jeff Widener

Tank Adam
Tank Adam

Sık sık tarihteki en simgesel fotoğraf olduğu var sayılan , ''Tank Adam'' veya ''Meçhul Asi'' bir cesaret ve meydan okuma örneği olmasının yanı sıra en yaygın şöhrete sahip adsız kahraman olarak görülmüştür. 5 Haziran 1989 yılında Beijing'in Tiananmen meydanındaki protestolar sırasında çekilmiştir. 20. yüzyılın en ünlü fotoğraflarından biri olmakla beraber Soğuk Savaş sonrası dönemin simgesi haline gelmiştir. 4 kişi fotoğrafın haklarını almak için talepte bulunmuş ancak onlarca yeniden düzenlenen fotoğrafın en ünlüsü Jeff Widener adına olmuştur.

Mike Wells – Uganda

Uganda
Uganda

Bu son derece hüzünlü resimde Uganda'daki küçük bir çocuk misyonerin elini tutmaktadır. Fotoğraf 3.dünya ülkeleriyle, gelişmiş ülkelerin arasındaki derin uçurumu yalın bir tezatlıkla gösterir. Fotoğrafçı Mike Wells, resmi Afrika'daki açlığın boyutlarını gösterme amacıyla çekmiştir. Fotoğrafı bir dergi için çekmiş ve basılmadan 5 ay devam ettikten sonra, Wells bu fotoğrafla yarışmaya girmek istemiş ancak sonra açlıktan ölmek üzere olan bir çoçuğun fotoğrafıyla yarışmaya girmeye karşı olduğunu belirtmiş ve vazgeçmiştir.

Kevin Carter - Akbaba

Akbaba
Akbaba

Bu şok edici fotoğraf açlıktan ölmek üzere olan Sudanlı küçük bir kız çoçuğunu bekleyen akbabayı gösterir. Bu korkunç görüntü Afrika'da fakirliğin ve açlığın ne derece ciddi durumda olduğunu gösterir. Fotoğrafçı, Kevin Carter bu fotoğrafıyla Pulitzer Ödülü kazanmıştır. Çocuğa yardım etmek yerine, fotoğrafı çekip oradan gitmekle eleştirilen Carter 3 ay sonra intihar ederek hayatına son vermiştir.

İngilizceden çevirdiğim kaynak

kaynak :http://www.hafif.org/yazi/tarih-boyunca-cekilmis-en-simgesel

radyo