
Ünlü yönetmen Jean-Michel Goudard’a; beyin-göz ilişkisi ile beyin-el ilişkisi arasında hangisini tercih edeceği sorulduğunda, üstad, “beyin-el”i yeğ tutmuş. Neden acaba?
Konu el ile ilgili olduğunda, onun hareketleri söz konusu olduğunda, “telefon” önemli. Çünkü telefon icadından beri “el-beyin” ilişkisinin pratiği üzerinde çalışıyor.
Daha erken döneme gidilirse, telefon iki eli de kullanıyordu. Manyetolu telefonlar buna iyi örnek. Fakat geniş anlamıyla ve yaygın olarak kullanılmasının ilk örneği çevirmeli telefonlar!
Çevirdik ve yerine dönmesini bekledik. Burada bir noktayı da belki akılda tutmak ta fayda var. Bu telefonlarda “rakamlar vardı”. Yani o rakamları takip etmek zorundaydık, çünkü ana aparat dönüyordu.
Sonra, “tuşlamaya başladık”. Önce ev telefonlarında sonra cepte telefonlarında. Elin hareketleri kesin biçimde değiştiği gibi, parmakların işlevleri de değişti. Üstelik aparat sabit hale geldiğinden “rakamları görmemeye başladık”.
Cep telefonları iyice yaygılaşınca iş artık ezbere döndüğü gibi, rakamlar hiç görünmez oldu. “Tuşladınız ve o görmediğiniz numarayı çevirdi”. Yani hem el hareketleriniz hem de bunun zihni ve bedeni etkileri olmaya başladı.
Elbette daha kolaydı ve daha da kolaylaşacak. Bugün artık çevirme hiç yok, tuşlamada azalıyor. Yeni model telefonlar dokunmatik bile sayılmaz. Tuş yok çünkü.
Ekrana “değiyorsunuz”, sonra “sürüklüyorsunuz”. Mesela telefonun tuş kilidini açmak için yaptığınız-bu tür telefonlardaki-hareketi düşünün: sürükleyip telefonun “dışına” atıyorsunuz.
El hareketleri değişiyor, onunla birlikte beden dili değişiyor, belki kimya ve zihin de! Ha bir de, “rakamlar” azalıyor.
Bakalım sırada ne var? “Dokunmasız” olabilir. Onu da tabii yazacağız.