2 Aralık 2009 Çarşamba
Video: Sebastian'ın Büyüsü
Kanada yapımı çok güzel bir animasyon filmi! Gerçekten de içimizde bir şeyler uyandıran, kendimizi "Acaba ben de yapabilir miydim?" diye sorgulamaya yönlendiren bir filim. Hayatımızda öyle anlar olur ki arkadaşlarımız için fedakârlık etmemiz gerekir. Türk atasözü de gerçek dostun kara günde, yani zor zamanlarda belli olduğunu söyler.
Fedakârlık paylaşmaktır, savurup dağıtmak değildir. Önemli olan, gereken zamanda en sevdiğimiz şeylerden bile vazgeçmektir, sevdiğimizi iddia ettiğimiz kimseler uğruna. Yoksa sevmenin anlamı kalır mıydı?
Sevgi bahaneler kabul etmez, sevgi içtenlik ister, özveri ister, fedakarlık ister. Bütün bunlar sevginin gerçekliğini oluşturan duygulardır. Malesef günümüzde sevgi ve bir çıkar beklentisiyle birisine bağlanmak arasındaki farkı göremiyoruz. Sevgiyi kendi yüreğinden bir şeyler vermek için değil de birisinden bir şeyler koparmak diye algılayanlar çoğaldı. Leyla ve Mecnunlar yerine Hollywood'un sahte sevgilileri empoze ediliyor gençlere, birbirinin ruhunu emen, birbirini kullanan.
Çocukluğumuzdan itibaren bize hep korkmayı öğrettiler. Televizyonlarda, gazetelerde, sokaklarda hep korku ve nefret aşılandı ruhlarımıza. Korkmayı, nefret etmeyi, acı vermeyi pek güzel öğrendik, ama sevmek konusunda geriye kaldık. Sevmek yeteneği hepimizin içinde vardır, ama yeteneğe sahip olmak yeterli değildir, onu tanımak, geliştirmek, güzelleştirmek, pekiştirmek gerekir. Sevelim sevilelim!
kaynak :http://www.seferjan.com/2009/08/video-sebastiann-buyusu.html
Acı, İyileşmeniz İçin Bir İlaçtır
Ve bir kadın, "Bize acıdan bahset." dedi.
Ve o cevap verdi: "Acınız, anlayışınızı saklayan kabuğun kırılışıdır. Nasıl bir meyvenin çekirdeği, kalbi Güneş'i görebilsin diye kabuğunu kırmak zorundaysa, siz de acıyı bilmelisiniz. Ve eğer kalbinizi, yaşamınızın günlük mucizelerini hayranlıkla izlemek üzere açarsanız, acınızın, neşenizden hiç de daha az harikulade olmadığını göreceksiniz.
Ve kırlarınızın üstünden mevsimlerin geçişini kabul ettiğiniz gibi, aynı doğallıkla, kalbinizin mevsimlerini de onaylıyacaksınız. Ve kederinizin kışını da, pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz.
Acılarınızın çoğu sizin tarafından seçilmiştir. Acınız, aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı iyileştirmek için sunduğu "acı" ilaçtır. Doktorunuza güvenin ve verdiği ilacı sessizce ve sakince için. Çünkü size sert ve haşin de gelse, onun elleri Görülmeyen’in şefkatli elleri tarafından yönlendirilir. Ve size ilacı sunduğu kadeh, dudaklarınızı yaksa da, O'nun kutsal gözyaşlarıyla ıslanmış kilden yapılmıştır."
Halil CİBRAN
kaynak :http://www.seferjan.com/2009/08/ac-iyilesmeniz-icin-bir-ilactr.html
Aşk Olgunluktur
Siz herkesi sevmeye çalışın; ama herkesten sevgi beklemeyin. Sizi sevmeyecek ya da sevemeyecek birileri daima olacaktır. Sizi sevmesi mümkün olmayan insanların sevgisizlikerinde kaybolmayın. Çalınan her kapı açılmayabilir. Belki içerde kimse yoktur... İçinde kimsenin yaşamadığı evlerin kapısında öylece kalıp duracak mısınız? Orada geçireceğiniz zamanı, açılan kapılara, sizi sevenlere ayırın. Dostluklarınızı, sevgilerinizi derinleştirin, olgunlaştırın.
Ancak sevilmemeniz, hakkınızdaki yanlış hükümlere dayanıyorsa bunu düzeltmek için gerektiği kadar çaba göstermeniz gerekir. Hakkınızdaki yanlış kanaatlerin birikmesine izin vermemelisiniz. Daima kazanabileceklerinizi kazanmaya çalışın. Fakat, olumlu yaklaşımlarınıza cevap alamayacağınızı kesinlikle anladığınızda, derhal kazandıklarınıza dönün.
Zaten siz insanları gerçek bir derinlikle sevdiğinizde, onların sizi sevmemelerinin bir önemi olmayacaktır. Sevginize güveniyorsanız, sevgisizliğe tahammül edebilirsiniz. Sevilmemeye tahammül edemiyorsanız, gerçekten sevmediğinizi söyleyebilirim.
Bütün bunların dışında, çok sevdiğiniz bir insan sizi sevmiyor olabilir... Böyle bir durumda sevginizi karşılıksız bırakan insanın tereddütlerini, itirazlarını, nihayet sevgisizliğini sevebiliyorsanız, o insanı, onun sizi sevmemesini bile sevecek kadar seviyorsanız, işte bu gerçek aşktır.
Aşk ise olgunluktur.
Hayata aşk olgunluğu ile bakmaya ne dersiniz?
Recep Şükrü APUHAN
kaynak:http://www.seferjan.com/2009/09/ask-olgunluktur.html
Hayallerimizin Önündeki 7 Engeli Aşalım
Hayal etmek ve hayallerinin peşinden gitmek insanoğlunun kaderidir. Fakat bazen bu kader yolculuğu engellere takılabilir, başarısızlık vadisine sapabilir. Hayallerimizin önüne çıkan engeller bizi vazgeçirmemelidir. Bunun için de bu engellerin ve mahiyetlerinin farkında olmamız gerekir. Engelleri tanımak bize çözüm yollarını da açacaktır, tıpkı teşhisin tedaviyi belirginleştirdiği gibi. Gelin hep birlikte, rüyalarımızın gerçekleşmesine izin vermeyen bu engelleri inceleyelim, öğrenelim ve aşalım.
1 – Kararsızlık
Maymun iştahlılık, ne istediğini bilemezlik, belli bir hedefe odaklanamamak, bunların hepsi insanın kararsız olmasından kaynaklanır. İnsan bu aşamada kendi içine dönüp gerçekten ne arzuladığını, geleceğini nasıl görmek istediğini sorgulayarak kendine değişmez hedefler koymalıdır. Gideceği yönü bilmeyen bir kaptan, yerinde kalıp gemisini çürütür.
2 – Kötümserlik
Geleceğe inanmamak, onu kötülük ve başarısızlık dolu bir yer olarak tasavvur etmek, hayallerimizin önünde en büyük engeldir. Kötümserlikle birlikte ümitsizliği de gelir, insanın enerjisini emen kara delik gibi hayaller peşinde koşmamız için gereken gücümüzü bitirir. Geleceğe umutla, güvenle, inançla bakmak bu engeli aşmak için çok önemlidir.
3 – Korku
Geleceğin belirsizliğinden ziyade, olası başarısızlığın vereceği acıdan korkar insan. Hedefe ulaşamamanın, kaybetmenin, yıkılmanın, iflas etmenin acısı insanı korkutur. Böylece ne bir teşebbüste, ne de bir girişimde bulunur, doğal olarak arzuladıklarını elde edemez. Bilinmesi gereken şey, bu acının kötü bir şey olmadığıdır, insanı olgunlaştırdığıdır. Başarısızlıktan ders alabilmek de bir başarıdır, çünkü acıyı yaşarız, olgunlaşırız, ders alırız. Hedeflerimize doğru yürürken cesurca korkularımızın üzerine -korksak bile- gitmek zorundayız.
4 – Aşağılık Duygusu
Maalesef insanın içinde bir kişisel sınırlama duygusu vardır, “Ben bunu yapamam, edemem, başaramam.” İnsan kendisini gerçekten olduğu/olabileceği konuma göre değil de, dışarıdan (veliler, öğretmenler, arkadaşlar) algıladığı sinyallere göre değerlendirmeyi öğrenmiştir. Hâlbuki insanın potansiyeli, onun/çevresinin düşündüğünden çok daha yüksektir. Hayallerimize ulaşmak ancak kendimize inanarak, özgüvenimizle mümkündür.
5 – Kibir
Aşağılık duygusunun hedeflerimize ulaşmamızı engellediği gibi, kibirlenmek de insanı yarı yolda bırakır, hem de hiç ummadığı anda. Kibir, insanın yaptıklarıyla aşırı derecede gururlanmasını ve yaptıklarını mutlak doğrular olarak görmesini netice verir. Burnu havada olan kimse önündeki çukuru bile göremez. İnsan hedeflerine doğru yürürken sürekli bir muhasebe içinde olmalıdır, gerçeklikten ve doğrulardan uzaklaşmamalıdır. Birisinin tavsiyesine kulak asmayı ve söylenenleri sorgulayıp alçakgönüllülükle hareket etmesini bilmeliyiz.
6 – Tembellik
Hiçbir şey yapmadan bir şeyler elde etmek imkânsızdır. Allah başka hiçbir ayrım yapmaksızın sadece çalışanlara verir. Hedefe doğru yürümenin anlamı zorluklardan geçmek, çalışmak, ter dökmek, yorulmaktır. Tembellikte çare arayanlar başarı tohumunun yeşermesini, rüyalarının çiçeklenmesini asla göremeyeceklerdir. Ulaşmak istiyorsak çalışmaya mecburuz.
7 – Unutkanlık
İnsan hedeflerine doğru yürürken çeşitli sınamalardan geçer, yeni şeyler öğrenerek başarı yolunda değerli deneyimler edinir. Bu deneyimler sonraki sınama aşamalarında insana yardımcı olur. Fakat insan unutkan bir varlıktır, ders alması gereken olayı unutur, hatırlaması gereken kuralı unutur, deneyim hazinesinden azar azar kaybeder. İnsanın bu açıdan sürekli uyanık olması gerekir. Yaşayıp, okuyup, dinleyip öğrendiğimiz hayati bilgileri/gerçekleri sürekli aklımızda tutmalıyız.
Sonuç:
Hedeflerimizin önünde birer set gibi duran, ama hepsinin başlangıcı ve çözümü içimizde olan bir sürü olumsuz duygumuz vardır. Aslında bu duygularımızı tanıma adına attığımız her adım bizi hayallerimize ve hayallerimizde aradığımız mutluluğa daha da yakınlaştıracaktır. Hayaller peşinden giderken karşımıza çıkacak engellerden çekinmemeli, onların ruhumuzu felç etmesine izin vermemeliyiz. Yunus Emre’nin bu sözünü her zaman aklımızda tutalım: “Dağ ne kadar yüksek ise yol onun üstünden aşar.”
Sefer JAN
kaynak :http://www.seferjan.com/2009/10/hayallerimizin-onundeki-7-engeli-asalm.html