
New Scientist dergisindeki şu yazı çok sayıda çalışmanın yeşil çayın akciğer, prostat, meme kanseri gibi bir dizi kanseri önlediğini destekler yönde olduğundan bahsediyor.
Kyushu Üniversitesinden Hirofumi Tachibana’nın ekibine göre yeşil çayın bu etkisi içeriğindeki antioksidan epigallocatechin gallate (EGCG) maddesi ile ilintili.
Ekibin yaptığı çalışma, EGCG içeren yeşil çaydan sadece iki veya üç fincan içilmesinin bile 67 LR adlı reseptöre sahip akciğer kanseri hücrelerindeki büyümeyi anlamlı bir düzeyde yavaşlattığını gösterdi.
Hatta Santana Rios tarafından yapılan bir ön çalışma, beyaz çayın anti kanser etkisinin yeşil çaya göre daha fazla olduğunu öne sürüyor.
Bir başka çalışma da bir Oxford dergisi olan Carcinogenesis’de yayımlandı. Çalışma, meme kanseri tedavisinde önemli bir yeri olan tamoksifen ile yeşil çay kombinasyonunun meme kanseri gelişimi üzerindeki baskılayıcı etkisinin yalnız tamoksifen kullanımına göre daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Çalışma, insan meme kanseri hücreleri üzerinde yapılan in vitro deneylerin yanında fareler üzerinde yapılan in vivo deneylere de dayanıyor.
Çalışmada kullanılan tüm farelere MCF-7 meme kanseri hücreleri enjekte edilmiş. Sonrasında farelerin bir kısmına tamoksifen, bir kısmına yeşil çay, bir kısmına hem yeşil çay hem de tamoksifen verilirken bir kısmına bir şey verilmeyerek kontrol grubu olmaları sağlanmış ve oluşan tümör hacmi 64 gün boyunca izlenmiş.
Sonuçta tümör gelişiminin en az olduğu grubun yeşil çay-tamoksifen kombinasyonu kullandırılan grup olduğu ortaya çıkmış.
Mühim Not-1: Lütfen bu yazıyı okuyup yeşil çaya fazlasıyla yüklenmeyin. Çünkü yeşil çayın içeriğinde yer alan polifenolun aşırı miktarda tüketiminin karaciğer ve böbrek üzerinde toksik etkilerinin olduğunu gösteren çalışmalar da yok değil. Hatta düzenli olarak yeşil çay tüketen gebelerin çocuklarında spina bifida gibi doğum defektlerinin daha fazla gözlendiğini bile söylenmiş.
Mühim Not–2: Bu noktada bilimin dogmalar içermediğini hatırlamakta yarar var. Bilim bugün ak dediğine yarın rahatlıkla kara diyebilir. Böyle vakaların pek çok örneği vardır. Ayrıca gelecekte bir gün, bir dâhinin çıkıp “Yerçekimi yoktur, gök itimi vardır. Alın bu da ispatı!” demesini beklemem basit bir fantezinin ötesindedir kanımca.
0 yorum:
Yorum Gönder