Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

7 Nisan 2008 Pazartesi

Bir aile olabilmek


Bir aile olabilmenin en temel noktası hangi şartlarda olursa olsun dayanışma ve yardımlaşma içinde olmak gelir. Aile bireyleri üst seviyede tahammül içindedirler. Ne kadar ayrı düşselerde aslında onların hep iyiliği içindir. Kavgaları ve neşeleri onların sevgi ve saygısından gelir.

İşte bu noktada bir sevdam var benim. Kocaman bir aile olabilmek hayalidir aslında. Hatalarıyla ve güzellikleri ile bribirini seven ve sayan ve daiam hoşgörü içerisinde sorunlarını çözen bir aile. Dışarıya karşı bir yumruk olan içeriye karşı bir sevgi yumağı olan bir aile.

Kim ne şekilde giyinirse giyinsin, neye inanırsa inansın bir arada yaşamak ve sorunlarımızı yardımlaşarak çözmek için gayret eden bir aile olabilmek o kadar zor mudur? Bizler tarih boyunca işte bu tabloyu sergilemişiz, bizden olmayanları bile bizden bilmişiz. Dertleri ile dertlenmiş neşelerini paylaşmışız.

Bizleri dışarıdan görenler hep kıskanmışlardır. Hatta aramıza nifak bile sokmaya ve bizleri birbirimize düşürmeye gayretetmişlerdir. İşte bu nifak tohumları hala etkisini devam ettiriyor. Oysa bizim birbirimizden ne alıp veremediğimiz var. Hepimizin gayreti ülkesi için. Yalnız işte fitnecilerin yaptığı ve sürekli olarak yumuşak karnımızdan gıdıklaması bizleri bir türlü kaynaştırma ortamına sokmuyor.
Cahilliğimiz bizleri yakıyor. Köydekileri ve hatta kendi atamızı dedemizi unutuk geçmişimizi inkar etmeye başladık. Anamızın, babamızın giydiğinden utanmaya başladık. Eskiler artık bizim için iyi olmuyor. Adetlerimiz, örfümüz ölüyor. Yazık değil mi? Yaşantımız istemeden bize iyice yabancı olmaya başladı. Günlerimiz monoton, ilişkilerimiz soğuk ve çıkarlarımı doğrultusunda gelişmeye başladı.

Yiyeceklerimiz bile bizden değil. Başörtüsü dış giysi diyorlar ya ayağımıza giydiğimiz ayakkabıdan yediğimiz, içtiğimiz hatta konuşmalarımız bile yabancı aslında. Bir özenti aldı gitti. Bunu öyle bir kabulendik ki devletimizin temeli oldu. Medeniyet iyidir. Ama ilim ile fen ile. Nerde o komşuluk ilişkileri, arkadaşlık işleri. Nerde o aile ilişkileri. Şimdilerde kardeşler bile yanyana gelmekten korkuyor.

Büyüklerimiz yaşlanınca terk ediliyor. Artık bizim için ayak bağımı oluyorlar. Aile içinde bile iletişimsizlikten ayrılıklar hat safhada. Arkadaşın yüzüne bakılmıyor. Eskiden sözün kefil olduğu yerde şimdiler de imzalı kefiller bile geçerli olmuyor. Bumudur medeniyet ve ilerleme. Olmaz olsun ki bizleri duydıularımızdan ve birbirimizden soğuttu. İki duruşluk dünyada bir başörtüsü yüzünden düşmanlıklar oluşuyor. Ölünce ne olacak. Bunlar bizimle gelecek mi?

Ülkemi seviyorum. İnsanlarını da seviyorum.Bırakın kim nasıl giyiniyorsa giyinsin, kim neye inanıyorsa inansın. Yeter ki eskisi gibi arkadaş ve dost olalım. Yeniden sırtımızı dayayacağımız komşu olalım. Sevinçlerimizi ve üzüntümüzü paylaşalım. Artık birbirimize güvenmeyi öğrenelim. Bu devlet ve bu topraklar bizim değil bize verilen bir emanettir. Bu toprakları kirleterek, su kaynaklarını tüketerek, havasını zehirleyerek, ormanlarını yok ederek gelecek nesillere ne bırakacağız. Zehirli, kuru, kirli verimsiz bir Türkiye Cumhuriyet mi?



kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=90577

radyo