Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

19 Haziran 2008 Perşembe

Umuda dair...


''MAVİ YOL''

...Çocuk adama bakıyordu. Adam yaşlıydı. Hemen yanında uzayıp giden yola
bakıyordu. Geçen her yılın her gününde bu yola bakmıştı adam. Bu yolun nerden geldiği bilinmezdi. Burada biterdi. Adam burada doğmuştu. Burada ölmeyi kabullenmişti..
...Bazen düşünürdü. Benim annemde babamda burada doğmuşlar. Burada öldüler. Bende onlar gibiyim. Ama ilk kim geldi. Onları
buraya kim getirdi. Gelmek mümkünse gitmekte mümkündür. Ya da yüzyıllar önce
dünya bu kadar büyük değil miydi? Kimse anlamadığı için kimseyle de paylaşmazdı tehlikeli düşüncelerini...
...Adam ne zaman yola böyle dalıp gitse çocuk susar, sadece izlerdi. Bugün çocukta yolu düşünüyordu. Dal parçasıyla toprağı kurcalamayı bırakıp çınar ağacının altında oturan adama bir adım daha yaklaştı.
-Bu yol maviye gider mi dayı?
-Her yol bir yerlere gider. Maviyi arıyorsan ve bulmak istiyorsan maviyi; Bu yol maviye gider.
-Uzak mıdır mavi?
-Senin dayanabileceğin kadar uzaktır. Ama koşarsan yorulursun. Her yorgunluk maviyi biraz daha uzaklaştır senden.
-Şu gidende mi maviye gidiyor?
-Herkesin bir mavisi vardır. O da kendi mavisinin peşinde.
-Sen gördün mü maviyi?
-Ben gördüm. Görüyorum. Burası mavi. Benim mavim... Hem annene çok benziyorsun. Çok soru soruyorsun.
-Peki kızma dayıcım. Dedi çocuk. Dayısı gibi maviye giden yola bakmaya devam etti.
...''Bu yoldan çok kişi gitti mavi sevdasıyla. Çoğu başaramadı, geri döndü. Dönmeyenlerden haber alınamadı.'' Dedi dayı. Biliyordu. Çocuk mavi sevdalıydı. Gitme diyemezdi. Dayıca duygularla kurmuştu bu cümleleri...
-Ben güçlüyüm. Maviye ulaşana kadar durmam, koşmam da. Hem dönmeyenler,maviyi bulup da vazgeçemeyenlerdir.
-Maviye giderken siyahları göreceksin.
-Maviye görünce hepsini unutacağım...
-Annende senin gibiydi. Kimseyi dinlemedi. Bırakıp gitti...
-Ben annem değilim dedi çocuk.Ya da annem benim değil. Annemin mavisi ben olmalıydım. Sesi titriyordu. Kolları hafifçe açık, Parmak uçlarına basarak,en dik sesiyle seslenmişti dayısına.
-Annenden kalan tek hatırasın bana. Seni ben büyüttüm. İlk adımını benimle attın. Hani tüy gibi hafiflediğin o günü hatırla. Hatırla kış geceleri döverken bedenimizi, birbirimize sarılışımızı...hatırla. Gitme diyemem sana.
Kocamış bedenimin titrediğine bakma. Gideceksin ve bir daha görmeyeceğim
seni. Ama en azından gözlerinde ki kararlılığı görmeliyim. Mavi görmeliyim gözlerinde...
-Annemde sana çekmiş dedi çocuk. Buğulu gözlerle dayısına gülümseyerek.
...Yüzlerini yaklaştırıp her zaman ki gibi burunlarını birbirlerine sürttüler.
-Hadi şimdi yatalım. Bu son gecemiz. Güçlü kollarında uyumak istiyorum. Seni çok özleyeceğim dayı...
-Arada ki mesafeler bedenleri birbirinden ayırır. Bedensel ayrılıktır özlem
dediğin. Bu yüzden can yanarken yüzünde o tebessüm belirir.
-Maviye birlikte gidelim dayı.
-Sana söyledim. Ben burada doğdum. Burada büyüdüm. Her akşam gelen kamyonların sesiyle yüzüm güldü. Mesela ilk karı burada gördüm. Kollarımı açıp kucakladım tane tane mutluluğu. Ama taneler yumaklara dönüşünce ilk kez
açlığı burada yaşadım. Terk etmedim değil. Bir keresinde şu zirvesi bulutları delen dağın ardına kadar koştum, durmadan. Her taraf kumdu. Ve orada yaşayanlar pek misafirperver davranmadılar bana. Yine buraya döndüm.Dediğim gibi küçüğüm. Burası mavi. Benim mavim... Genç değilim üstelik. Sık sık kavga etsek de arkadaşlarım var. Burada ölmek daha cazip
geliyor bana..
-Sen korkuyorsun dayı.
-Bugüne kadar sadece seni kaybetmekten korktum. Bugün korkularımın sona
erdiği, Ve acının maviyi esir aldığı gündür. Ama buradan ayrılmaktan korkmuyorum. Ya da siyahların cirit attığı oyoldan...
Fırtınalardan...
-Peki neden? Burası mavi değil. Senin mavin hiç değil. Sen sadece bunca yıl burada yaşamanın bedelini ödemekten korkuyorsun. Maviye ulaşınca mavisiz geçen yılları geri getiremeyeceğinden korkuyorsun. Geçmişinden öyle korkuyorsun ki beni bile kaybetmeyi göze alıyorsun...
-Göze alamadığım kendimi kaybetmek. Haklısın, bunca yılımı, yaşlarımı geride bırakmak. Mesela, kabul etmek buranın mavi olmadığını... Oysa ben seni maviler içinde büyüttüm...
...Yıldızlarda sönük bu gece. Rüzgar tüylerimizle dans etmiyor. Ve sabaha çok var. Hadi yum gözlerini. Her doğan güneş yeni
bir umuttur. Ölümden dirilip tekrar doğmaktır hayata... Her doğan gün yeni bir umuttur.. ölümden dirilip tekrar doğmaktır hayata
dedi çocuk heyecanla. Adam; bazen gün doğar ama güneş göstermez yüzünü. O zaman ölümden bile uyanmak istemeyiz dedi.Hava soğuktu.
Çocuk üşüyordu.. adam yola bakıyordu ve çocuk
artık biliyordu.. Adam baktığı yolda yürümeyecekti. Çocuk üşüyordu. Gözlerini yumdu..Bir sıcaklık kapladı yüreğini. Yağmaya
başlayan karı bile hissedemedi. Oysa beyaz mutluluğum derdi düşen her kar tanesine. Gözleri kapalıydı. Kapalı gözleriyle maviyi görüyordu. Bir damla yaş süzüldü maviyi gören kapalı gözlerinden. Göz yaşı çocuğun yanağında buz tuttu. Kar yağıyordu. Çocuğun yüzünde tebessüm asılı kalmıştı. Kar yağıyordu. Ve o gece sabaha kadar kar yağdı. O gece çocuğun ebediyen kalacağı maviye ulaşacağı kadar uzundu .....
...Büyük bir şehrin küçük ve uzak çöplüğünde doğmuş bir martının maviye giden yoluydu. Buz tuttu ...

kaynak : maviyorum
http://site.mynet.com/peynirgemisi1/peynirgemisi13/id6.htm
http://www.patlatbiforum.com/archives.php/anlari-yakalamak-bu-olsa-gerek-/505

radyo