Hosgeldiniz...

...Biz Bir Aileyiz...

23 Eylül 2008 Salı

Her Aşk Elvada Tadındadır ...


Benden aşk’ın tarifini istemişti biri. Yemek tarifi ister gibi aşk’ın tarifini istemişti. Oysa yoktu aşk’ın tek bir tarifi. Her gönülde farklıydı aşk. Benim için aşk’ın tarifi bir bakışının dilencisi olmaktı, onun içinde olmadığı tek bir hayalimin olmaması ve Son Nefes’ime kadar, kalbimin atışı durana kadar dudaklarımda onun adının olmasıydı özetlemek gerekirse bendeki aşk’ı.

Mecnun Leyla’sının mezarı başında o’na şöyle seslenir. “Simanı unuttum ama hasretinin acısı yüreğimde sonsuzdur.” Mecnun için de farklıydı aşk’ın tarifi yüreğinde hissederken ayrılığın, hasretin, yokluğun acısını. Hep düşünmüşümdür! Mecnun ile Leyla’nın hiç msn adresi, mesaj atacakları cep telefonu, birbirlerine resim gönderecekleri eposta adresleri olmadı. Onların iletişimleri kalpten kalbe, gönülden gönüle idi. Ya bizler? Bizler mahkum ettik duyguları e-postalara. Sağdan soldan bulduğumuz resimleri, şiirleri gönderdik sevdiğimize; sanki içimizde kalmamış gibi bir tek kelime.

Ya elvedalar!

Elvedalarda aslında çok ince bir nokta var bizim göremediğimiz ya da görmek istemediğimiz. “Elveda” demek, “ben hayatıma yeni birini katıyorum ve/veya katmak istiyorum”; “elveda” demek, “bakmaya doyamadığın gözlerime başka gözlerin bakmasını istiyorum”; “elveda” demek, “dokunmaya kıyamadığın saçlarıma bir başkasının dokunmasını istiyorum” demekten başka nedir? Elveda ihanetin ilk adımları değil midir?

Oysa verilmiş şiirler, sözler vardı hatta kurulan hayaller. Canım, efendim bir tanem! Kocaman evimiz olsun, çocuğumuzun odası da pembe olsun. Neden pembe? Kızımız olacak ya. Allah sağlıklı sıhhatli versin de ne olursa olsun. Yok, yok ben kız istiyorum. Tamam o zaman siparişi veriyorum tövbe tövbe. Canım, efendim, aşkım. Beni çok sev olur mu? Ben, ben seni hep çok sevdim bir tanem. Canım. Ne? Ne mi? Efendim bir tanem. Ben senin neyinim? Sen benim hem bugünüm hem de yarınımsın. Hayaller, sözler bir anda yok olup gidiyor bir elveda kelimesi ile.

Son olarak. Sevgilerinizi şüpheler üzerine değil de güven üzerine kurunuz. Kanıtlanmamış bir şey üzerinden karşınızdaki insanın üzerine gitmeyin. Sevdiklerimizde mükemmelliği arasak da unutmayalım ki kimse mükemmel değildir. Sevdiklerimizi doğrularıyla yanlışlarıyla sevelim. Sonuçta doğrularla yanlışlarla her şey biz insanlar için.

İbrahim MERİÇ

kaynak : http://evrengunlugu.net/

resim : http://www.firatbilgin.com/ayrilik.htm


radyo