
Kendime mektup
Hadi, seninle bir resim çizelim, yaşamından insan kesitleri olsun konusu, adsız bir resim olsun... Kendi gözlerinden çok onların gözlerindeki seni çiz... Ne kadar belirgin olursa o kadar iyi olur, ne kadar kendini görürsen o kadar güzel olacak resmin, bunu unutma... Senin çizdiğin kadardır insanlar, çizebildiğin kadar var_dır, kalemini oynattığın kadar oynarlar seninle, sen durduğunda oyun da biter, yüzleri de silinir, gördüğün kadar dır, görebildiğince senle var olurlar... Öyle çiz ki; İnsanların yüzleri karanlık, vücutları rengarenk olsun... Hiçbir yerde olmasınlar, resmi sen yaptığına göre ressam sensin, kontrol sende... Bir deniz olsun sadece mavi, üzerinde insanlar yürür gibi, koşar gibi, hiç olmadıkları gibi, senin istediğin gibi yüzsünler ayakta, uyur gibi, sanki bir ruyada gibi, konuşmasınlar, sussunlar... Çünkü senin insanların konuştukça renklerini yitiriyorlar...
Önce kırıldıklarının resmini çizelim, yaşamına yön veren, bugünki ferkul’u var eden onlar değil mi bir yerde, sen inkar etsen de, etmesen de bugünün albümünü oluşturan onlar değil mi?... Kırıldıkların, seni kıranlar, yıpratan, ömrünün gerçekten hüzne dönüşmesini sağlayanların, adının seninle anılmasını istemediklerinin resmini çiz... Ama bir işe yarasın resmin, bitince yeniden ve her gün bak ki, yüzleri iyi seç, yeniden karşına çıktıklarında yolunu bulmak için, tekrar hata dedikleri o yoldan geçmemek için... Çünkü senin yolunda yürüyen hiç kimse sana benzemiyor...
Denizin karşısında bir ada olsun, oraya da rüyalarındaki resimleri çizelim... Sanki rüya değil de, gerçekmiş gibi olsun insanların yuzleri, beyaz ve saf, duru... Masumiyeti çizelim, hainliği bilmemişliği, umutsuzluğu literatürüne almamış gibi, gülümseyen yüzleri olsun, başları dik, otursunlar, yürümekten yorulmuş, durulmuş gibi... Çünkü beyaz senin rengin, eğer gerçekten masumiyetin sen olduğunu düşünüyorsan , kıyıdaki resim daha güzel olacak eminim... Olduğu kadar olsun, ama sen olsun, onlardan bağımsız olsun... Mademki senin resmin, özgür olsun, çizildikçe anlamlansın yüzleri, denizdekilere nisbet olsun, suyun ortasında karayı bulmalarına yol olsun...
Anlamsızlıklar içinde bir anlam görsün bakanlar... Bal içinde petek görünsün , hem kendini, hem yaşamını çizmeyi unutma... Dalgalar vardır, karaya çarptıkça daha bir coşarlar, yükselirler, sen bu resmi çizince dalgaların içinde yükselen kendi resmini göreceksin... Yalan , riya, sevda, huzur, seneler ve günler, alın yazını çiz, şimdiye kadar yazılmamış olanı resmedelim birlikte... Resmettikçe anlamlansın yüzündeki ifadeler, geleceğe yön versin resmin, umuda yol açsın, gülümsetsin gülmekten nasibini almamış gözlere, yaşama aşkını, umudu çağrıştırsın... Çünkü umutsuzluk yok senin literatüründe bundan sonra...
Bir bulut çiz karşılıklı bakışan, bu birbirine tezat yaşamış, yaşatılmış insanların üstünde gezinen, içinde bir çocuk gülümsesin... Sessiz, içine kapanık, gülümseyen bir çocuk, bir kız, saçları uzun,iki örgülü, kahkülsüz, çünkü kahkül sevmezdi annen, hani nasıl da kızmıştı sen bir gün kendine kahkül kesince saçının önünden bir tutam... Nasıl da azarlamıştı, nasıl da kızmıştı, büyük bir kabahat yapmışssın gibi... Onun dediği olsun, annenin bildiği gibi olsun doğruların, küçük kız aşağıya baksın, onlarda kendi görsün, gülümsesin, büyüsün...
Haydi, şimdi bir bak... Neler yaşamış ve yaşatılmışsan hepsi burada ayna gibi ortada... Hayatın bir resimden ibaret, gözünün önünden geçenler, silinenler ve renklerinin bütün canlılığıyla ebedi kalanlar... Hepsinin gözlerinde sen, bir tek sen, yanlışları ve doğrularıyla bu resim seni anlatıyor... Yaşadıkça ve yaşatıldıkça resim yapmaya devam edeceksin nasılsa...
Ver resmini bir beyaz güvercine, alsın götürsün...
ferkul
5eylül2008
kaynak : http://siirimsilerle.blogcu.com/kendime-mektup-1_23541401.html
resim Eda APAYDIN
http://www.flickr.com/photos/22630092@N05/2836928818/
0 yorum:
Yorum Gönder