
Yıllar ne çabukta geçiyor…
Sanki bir kaydırağa bindirilmiş yıllar. Yokuş aşağı bırakılmış gibi fırtına hızıyla geçiyor yıllar.
Saatin çıt çıt dönen saniyeleri birikip yıllar oluyor hayatımızda ve bu yılları tüketiyoruz bir bir…
Ardımıza dönüp baktığımızda; Yapılamayanlar, erişilemeyenler, pişmanlıklar…
Hep geç kalmışızdır, varmak istediğimiz bir yerler oldu hep, koşuşturmalar…
Yaşadıklarımızı sığdırdık yıllara ve yaşamak isteyip de yaşayamadıklarımızı…
Hadi bir umut olsa, gelecek yıllara erteleyebildiğimiz umutlarımız olsa acımayacağız geçmiş yıllara ama umuttan ziyade avuntular olunca, ayaklarımız pembe bulutlardan yere basınca yılların ziyan olduğunu düşünmemek elde değil.
Yıllar mı bizi eskitti, biz mi yılları…
Biz mi zamanı tüketiyoruz, zaman mı bizi, bir döngüdür dönüyor bütün ihtişamıyla…
Bedenimiz her geçen gün biraz daha bitkinleşiyor, ruhlarımız hakeza…
Yaşlanıyoruz velhasıl, dünyayı yaşlandırdığımız gibi.
Bu yıl da yine milyonlarca insan umutlarını piyangolara, kumara bağlamıştır eminim.
Binlercesi sarhoş, kendinde olmadan karşılayacaktır taze bir yılı…
Oysa her yeni bir yıl başlarken kar manzaraları ile süslenir dünyanın dört bir tarafı. Beyaz bir örtü giyinir bizimle birlikte yaşlanan dünya.
Yaşlanmış olsa da beyaz umutlarla geleceğe doğru yol alır. Beyaz bir sayfa açılır adeta, geçmişin üzerine sünger çekerek.
****
Ne kadar da hızlı geçiyor yıllar…
Bir bir yırttığımız takvim yaprakları ve bunlarla birlikte ardımızda kalan binlerce keşkeler…
İçinde sevgi, barış ve dostlukları barındırmayan amaçlarımız, girdaplarla boğuşarak geçirdiğimiz, paylaşmayı, sevmeyi bize unutturan onca yıl…
Bizleri yorgun düşüren fırtınalarla boğuştuğumuz yıllar bir bir geçse de bir mola verip, elimizi şakağımıza dayayıp düşünmeden sürükleniyoruz bir sonraki yıllara doğru.
Yarınlara doğru amansız bir yolculuktayız. Son durağa varış olacak elbette, jübilesi olacak bir gün bitmez, tükenmez sandığımız bu yaşantının…
Yaşanmamışların, doyumsuzluğun, keşkelerin olduğu hayatımızın da bir noktası olacak.
Yine kış aylarında yazın gelmesini bekleriz, yaz aylarında kışın gelmesini…
Gece sabahı bekleriz, gündüz akşamı.
Yıllar yine hızlıca geçecek, ardımıza dönüp baktığımızda ah çekeceğiz çaresiz.
İyisi mi daha iyi hatırlayabilmek için geçen yılları, bu yıl da bir fotoğraf çektirmeliyiz önümüzdeki birkaç sene sonra bakıp bakıp eyvah demek için.
Hani ilkokul yılları, ilk kravatla tanıştığımız lise, büyük bir gururla duvara astığımız askerlik fotoğrafları gibi…
Tıpkı sevmelerimizi bize hatırlatacak gülümseyen bir fotoğraf gibi.
Tıpkı hiç farkına varmadan objektife yakalandığımız dalgın bir fotoğraf gibi.
Hani gür ve siyah renkli saçımızla, yeni yeni terleyen bıyıklarımızla çektirdiğimiz fotoğraflarımıza bakıp ta ah çekiyoruz ya, onun gibi işte…
****
Hiçbir farkı olmayacak aslında geçmiş yıllardan ama bir yıl daha yaşlandık sonuçta.
Yaşanmamışların, doyumsuzlukların, keşkelerin en az olduğu, umudun ve sevginin yeşerdiği nice yıllara…
Fahrettin Çelik
www.samsathaber.com30 Aralık 2009 10:42